Ömer Hayyam, Hasan Sabbah, Nizamülmülk gibi tarihi kişilerin içinde yer aldığı, bazı bölümlerde gerçek mi kurgu mu diye düşündüren, özellikle ilk yarısı masalsı bir anlatıma sahip güzel bir roman.
Roman Ömer Hayyam'ın 1072 yılında Semerkant Kadısı Ebu Tahir'le tanışması ile başlıyor. Hayyam'a sayfaları tamamen boş bir kitap veren Kadı, ondan şiirlerini bu kitaba yazmasını ister ve hikaye Hayyam ve bu kitap çevresinde dönmeye başlar.
Yazar, Hayyam'ın yaşadıklarını anlatırken aynı zamanda İran ve yakın bölgesinin o yıllardaki tarihi ve siyasi olaylarını da hikayenin içinde ustaca eritiyor.
Kitabın ilerleyen bölümlerinde Hayyam'ın Hasan Sabbah'la tanışması, Nizamülmülk'ün Selçuklu Devleti için yaptıkları, Selçuklu Devleti'nin Sultan Melikşah dönemindeki gizli iktidar savaşları, Hasan Sabbah'ın kurduğu Haşhaşin Tarikatı da anlatılıyor.
Kitabın yarısından sonra ise yazar, 1900'lü yıllara giderek Hayyam'ın kayıp kitabını İran'da aramaya başlıyor. Bu bölümde İran'ın o yıllardaki siyasi durumu, İran siyasetine kendi çıkarlarına göre yön vermek isteyen diğer ülkelerin çabaları ve İran Halkı'nın bağımsızlık isteyenlerle katı bir dini yönetim isteyenler arasında kalması anlatılıyor.
Yazar, kitabın özellikle ilk yarısında sade, anlaşılır ve masalsı bir yazım tarzını benimserken, 1900'lü yılların anlatıldığı bölümler konusu itibariyle daha siyasi ve resmi bir anlatım tarzına dönüyor.
İlgiyle ve sıkılmadan okunabilecek güzel bir roman.
"Her düşündüğünü ifade edebileceğin gün, senin torunlarının torunları bile ihtiyarlamış olacak." (s.25)