Toplam yorum: 3.078.622
Bu ayki yorum: 5.500

E-Dergi

hakan arslangiray

Ülkemizin en önemli sorunlarından birinin az okumak ve buna bağlı olarak okuduğunu anlamamak olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle başta kendi ailem ve yakın çevrem olmak üzere, ulaşabildiğim tüm insanların kitap okuması için elimden geldiğince çabalıyorum. Okuduğum kitapları yorumlayıp paylaşarak kitapseverlerin bu kitaplar hakkında bilgi edinmesini amaçlıyorum.

hakan arslangiray Tarafından Yapılan Yorumlar

05.06.2022

kısa öykülerden oluşan ve dönemin insanlarını mizah ağırlıklı bir dille anlatan bir kitap. çok başarılı olmadığını düşünüyorum.
Gençliğinde ailesinin bütün servetini kumarda kaybeden bir adamın acılarla dolu hikayesi anlatılıyor romanda. Çin'de köy köy gezip halk şarkılarını derleyen bir adam günün birinde bir tarlada çalışan çok yaşlı bir adamla karşılaşır ve yaşlı adam hayat hikayesini anlatmaya başlar:

Genç iken ileriyi düşünmeden oldukça hovarda bir hayat yaşayan Fugui, kumarda ailesinin bütün servetini kaybedince hayatında ilk defa fakir olmanın ne demek olduğunu görür ve bu gerçekle yaşamaya başlar. Zaman geçtikçe ailesine katılanlar ve ailesinden ölenler olur ve bu durum her yaşandığında Fugui'nin hayatı da değişir.

Yazar kitapta Fugui'nin hikayesini anlatırken dönemin Çin siyasi hayatını da hikayenin içinde okuyucuya aktarıyor. Siyasetin insanların hayatını ne kadar etkilediğini, yönetenler ve yönetenlerin siyasi düşüncesi ve görüşü değiştikçe bundan en çok zararı yine fakir halkın gördüğünü anlatıyor.

Bu tür romanlarda alışılageldiği üzere siyasi düşüncelerin değiştiği ve devrim olarak adlandırılan dönemlerde, çoğu zaman sıradan insanların zarar gördüğü, daha da fakirleştiği ve sadece bir kısım zümrenin faydalandığı anlatılıyor kitapta.

Sade bir dille ve oldukça akıcı bir anlatım tarzıyla yazılmış ve bana göre ana teması "kabullenilmiş fakirlik ve buna bağlı çaresizlik" olan roman Osman Şahin öykülerini ve Cengiz Aytmatov romanlarını anımsatıyor.

Romanda en çok beğendiğim bölüm, yazarın insanların kendi kendini kandırma ve sürüye uyma isteğini anlattığı aşağıdaki paragraf;

"...Tarlayı yalnız başına sürdüğünü anlamasından korkuyorum, bu yüzden onu kandırmak için birkaç tane isim sayıyorum. Etrafında, diğer öküzlerin de onunla beraber tarlayı sürdüğünü duyunca üzülmez, daha verimli çalışır." (s.12)

"Kendi kendime, babamın benden yapmamı istediği şeylerin, onun yapamadığı şeyler olduğunu düşündüm, ama bunu nasıl kabul edebilirdim ki." (s.15)
Meksika'da yaşayan çok fakir bir inci avcısı bebeğini akrep sokması nedeniyle, doktora tedavi ettirmek için çok büyük bir inciye ihtiyaç duyar ve mucizevi bir şekilde denize ilk dalışında bu inciyi bulur. Bu benzersiz incinin hikayesi kasaba içinde hızla yayılır ve olaylar bu çok değerli inci etrafında gelişmeye başlar. Yazar bu kısa romanında zengin ve fakir arasındaki uçurumu, insanların açgözlülüğünü, batıl inançlarını, hırslarını etkileyici bir dille anlatıyor.

Fakir yerlinin bebeğine paraları olmadığı için bakmayan ve "Ben doktorum, veteriner değil." (s. 21) diyerek onları aşağılayan doktorun incinin bulunmasından sonra fakir yerlinin ayağına kadar giderek bebeğini tedavi etmesi, inci tüccarlarının aralarında anlaşıp fakir halkın denizden çıkarttığı incilere değerinin çok altında fiyat vererek haksız kazanç elde etmeleri, insanların para hırsı için neler yapabileceklerini gözler önüne seriyor.

Yazar sade anlatım tarzıyla insanların hırslarının sınırsız olduğunu ve hırslarına yenik düşerek diğer insanlara, özellikle güçleriyle ezebilecekleri insanlara karşı ne kadar acımasız olabileceklerini anlatıyor. Romanı okurken bu durumun zamandan bağımsız bir durum olduğunu ve belki de insanlık tarihinin başlangıcından beri değişmeden günümüzde de devam ettiğini düşünüyor insan.

Yazarın karakter tahlilleri ve doğa betimlemeleri yer yer Yaşar Kemal tarzını anımsatıyor.

Oldukça kısa bir roman olmasına rağmen içinde birçok ders barındırıyor.

"Juana denize yürüdü. Bir avuç kahverengi yosun kopardı, yosunları yassılttı, nemli bir bulamaç haline getirdikten sonra bebeğin şiş omzuna bastırdı, en az doktorun verebileceği herhangi bir ilaç kadar etkili bir lapaydı bu, belki de daha etkiliydi. Gelgelelim yosun lapası bedava olduğundan, kimselerde güven uyandırmıyordu." (s. 25)
Bu kısa romanda yazar yaşanmış bir olaydan yola çıkarak, uzun süredir avlanmakta başarısız olan yaşlı bir balıkçının son gücü ve umuduyla çok büyük bir balık yakalamak için denize açılmasını anlatıyor.

Yaklaşık 3 aydır istediği büyüklükte bir balık tutamayan yaşlı balıkçı, her zaman açıldığı mesafeden çok daha uzak bir mesafeye açılmaya karar veriyor ve çok erken bir saatte denize açılıyor. Balıkçının oltasına takılan oldukça büyük bir kılıçbalığı, balıkçı ve kayığını sürüklemeye başlıyor.

Yazar, romanında yaşlı balıkçının oltasına takılan balık ile yaptığı fiziksel ve psikolojik mücadeleyi gözler önüne seriyor. Balıkçının av süresince fiziksel olarak verdiği mücadeleyi, balığı kaçırmamak için günlerce hem balıkla hem de kendi yaşlı vücudu ile savaşmasını, bunları yaparken de denizin ortasındaki sonsuz yalnızlığı içinde geçmişiyle hesaplaşmasını, yaşadığı süre boyunca yaptıklarını düşünmesini, mutluluklarını ve pişmanlıklarını tartmasını gözlemliyorsunuz.

Yazarın en çok bilinen eserlerinden olan roman, sıkılmadan okunabilecek, "mücadeleyi asla bırakma" önermesini öne çıkaran bir kitap.


" "Balık" dedi, "Seni seviyorum ve pek saygı duyuyorum. Ama bugün sona ermeden seni öldüreceğim." " (s. 62)

" Hala epey güçlü ve kancanın ağzının kenarında olduğunu gördüm, ağzını sıkı sıkı kapalı tutmalı. Kancanın eziyeti hiçbir şeydir. Açlığın eziyeti ve de anlamadığı bir şeye karşı olmak, en kötüsüdür." (s.87)
16.04.2022

19.yy.da İtalyan bir ressamın yaptığı çok değerli Sultan tablosu Türkiye'de bulunduğu müzeden sergilenmek üzere Londra'ya gönderilir ve burada tablonun sahte olduğunun anlaşılmasıyla olaylar gelişmeye başlar.

Yazar ülkenin uzun süredir gündeminde olan sorunları hikayenin içinde çok güzel anlatmış. Tarikatların devlete sızması, çevre sorunları, spor, siyasetin bürokrasi üzerindeki baskısı, bazı işadamlarının önlenemez yükselişi gibi konuları ince ince işlemiş.

Yazar bu romanda önceki kitabı İnfernis'e göre biraz daha akıcı bir anlatım sağlamış.

Sonuç olarak ortaya sıkılmadan ilgiyle okunabilecek güzel bir kitap çıkmış. Her ne kadar bir devam romanı olmasa da kitaptaki konu ve kişilere hakim olmak adına önce yazarın İnfernis romanını okumanızı tavsiye ederim.