Bukağı, Sufi yazarımız Emine Işınsu'nun son eseri olan ve Niyazi Mısri'nin hayatı etrafında kurgulanan son romanı.
28.04.2004 tarihli YeniŞafak Gazetesinde yazar ile Hale Kaplan Öz'ün yaptığı röportaj eseri ve Işınsu'nun tasavvufi konulara ilgisini ortaya koyarken kitab hakkında tanıtım anlamında hemen herşeyi dile getiriyor:
...
'Acılı' roman: Bukağı
Emine Işınsu son romanı Bukağı'da tasavvuf erbabı Niyazi Mısri'nin hayatını anlatıyor. Sancılı bir yazım süreci geçiren yazar Bukağı'nın diğer romanları ile kıyaslandığında 'acılı olduğunu' söylüyor.
...
Emine Işınsu'nun Bukağı isimli romanı Ötüken Yayınları arasından çıktı. Çocukluğundan başlayarak, eğitimi, tefekkürü ve eserleri ile Niyazi Mısri'yi anlatan kitap, IV. Murad'ın hükümdarlığı dönemini de arka fonda veriyor. Son dönem kitaplarında tasavvufu merkezine alan Işınsuyla son romanını ve yeni eğilimini konuştuk.
Niyazi Mısri ile ilk karşılaşmanız nasıl oldu?
Bunu hatırlamak çok zor, gönlümde bir Niyazi Mısrî vardı ama, onun hakkında pek bir şey bilmiyordum. O halde beni Niyazi Mısrî İle ilk karşılaştıran, bana tasavvufî romanlarımda rehberlik eden, kıymetli bilim adamı Mustafa Tatçı'dır. Zaten yazmam için de ısrar eden o oldu, sonra Mısrî'ye dair kitaplarla, kendi kitabı İrfan Sofraları ile tanıştım, bol bol okudum.
Bu romanı ne kadar sürede ve nasıl yazdınız, nasıl bir araştırma dönemi geçirdiniz?
Bir yıldan fazla araştırma yaptım ve okudum, sonra dört ayda maddî ve mânevî ıstırap içinde yazdım. Maddîsi, bel rahtsızlığımdı, çok fazla acı çekiyordum. Mânevisine gelince; Mısrî ile özdeşleşmek çok zor oldu, çünkü mübarek zat pek öfkeli biriymiş, ben de pek az öfkeliyimdir, mizaçlarımız hiç uyuşmuyordu yani, "yazamayacağım" korkusu yaşıyordum. Bu arada sanki, Mısrî'nin gönlümdeki manevî varlığı, habire "Haydi yaz, durma" diye beni zorluyordu.İşte bu karmaşanın içinde, herhalde Allah yardım etti ki, dört ayda bitirdim.
Önceki kitaplarla kıyasarsak Bukağı'nın sizin yazın serüveniniz içindeki yeri neresidir?
Yukarıda anlattıklarımı göz önüne alarak, öbür romalarımın yazılış serüvenleri ile kıyaslarsak "acılı bir roman" oldu diyebiliriz!..
Çocukluğundan başlayarak okul hayatı, insanlarla münasebeti, karakteri, tefekkürü ve eserleri ile Niyazi Mısri'yi anlatıyor kitap. Yaşamöyküsü içine dağıtılmış yan unsurlar ve beyitler de anlatımı daha akıcı ve etkin kılıyor. Eklenen bu unsurların ne kadarı gerçek, ne kadarı kurgu?
Bütün romanlarımda olduğu gibi, Bukağı'da da gerçekle, kurgu at başı gitti. Meselâ Mısrî'nin "Kasım" diye bir arkadaşı olduğunu sanmıyorum, keza bir "derviş ağası"nın bulunduğunu da. Şiirlerini yazışıyla ilgili olaylar baştan başa kurgu. Şiiri yazıp, ona uygun bir haleti ruhiye kurdum. Böyle şeyler... Babasının bir Nakşi şeyhi olduğu, bütün gezileri, rüyaları, Vani Efendi ile çatışmaları, sürgünleri vs gibi şeyler de gerçektir. Sohbetlerinin bir kısmını da, İrfan Sofraları isimli kitabındaki makalelerinden derledim.
'Tasavvuf sevdalısı oldum'
Romanın arkaplanında tarihsel bir sürec de mevcut. Kişi diyalogları ve mektuplaşmalar yoluyla IV. Murad dönemi olaylarını okuyoruz. Kitaptaki tarih yazımının işlevi nedir sizce?
Mısrî'nin içinde yaşadığı zamanı, gerçek olaylarıyla belirtmek istedim. Böylece onun tarihimiz içindeki maddî yerini de tespit etmeye çalıştım.
Türkiye'de özellikle son elli yılda, dönüşümleri ve mevcut durumu ele aldığınız kitaplardan sonra, son dönem kitaplarınızda tasavvufu merkeze alan çalışmalar ortaya koydunuz. Sizi buna sevkeden neydi?
Çocukluğumdan beri, annemden dolayı olsa gerek, tasavvufa meraklıyımdır. Bu merak beni, Yunus Emre'yi yazmaya yönlerdirdi ve Yunus'dan sonra tasavvufa karşı daha bir sevdalı oldum... Böylece bir kaç erenimizi daha yazmayı istiyorum, kısmet olursa tabiî.