E-Dergi

Halide Edip’in şu ana kadar okuduğumuz eselerinde Milli Mücadele dönemini, Kurtuluş Savaşını ve kadın haklarını çok iyi anlattığını gördük. Ustaca betimleme ve kurgularıyla sizi eserin içine çekiyor. Yolpalas Cinayeti adlı eserinde ise alışagelmiş diğer polisiye romanların dışında katilin kim olduğunu en baştan okura sunuyor ve diğer bölümlerde ise katil olarak bilinen kadının aslında masumiyetini anlatmak için okura bir avukat niteliğinde savunma yapıyor. Bunu Halide Edip’in kadını anlatma, savunma kabiliyetine bağlayabiliriz. Eserin muhtevasına ve şekline baktığımızda kurgu yönünden zayıf, betimlemeler eksik ve zayıf. Sizi alıp da başka diyarlara götüren bir eser değil. Hikayesi güzel olduğu gibi kurgusu da iyi olsaydı inanıyorum ki Halide Edip gelmiş geçmiş en iyi polisiye romanı yazardı. Eserlerinde bunları gördük, okuduk, inceledik… Kadın romancılarımızın başında gelen Halide Edip, yazdığı romanlarla okura başka bir dünya sunuyor. Bu dünyadan Halide Edip geçti…

Üslubuyla, akıcılığıyla ve gizemiyle içine çeken bir kitap. Arşiv ve Azat serisi tavsiye kitaplarımız arasında yer almayı hakeden eserlerden. Kitap başlarında karakterleri, olayları, mekanları ve gizemi çözmeye çalışırken sıkılabilirsiniz ama ilerledikçe olaylarda bir karakter oluyorsunuz. Kitapta gizem düğümlerini, o düğümler çözülmeye başladıkça kitabı elinizden bırakamaz duruma geliyorsunuz. Kitabın başlarında Mac, dedesinin ona devrettiği koruyuculuk görevi, normal yaşantısı ve çözmek istediği cinayetler arasında boğuştuğu için Arşiv’deki görevi tehlikeye düşmektedir. Arşiv; ölü bedenlerin muhafaza edildiği yer, burada bulunan koruyucular ölü bedenlerin rahatsız olup uyandıklarında onları İade bölümüne götürmeleri gerekmektedir. Dedesinin ölümünden sonra kardeşini de kaybeden Mac, bu zorlu görevinde çeşitli zorluklar yaşamaktadır. Pegasus yayınlarından aldığım Arşiv ve Azat serisi kapaklarıyla ilgi çekici, iç sayfalarıyla göz yormayan tasarıma sahip.

Bu eser Halide Edip'in alışagelmiş karakterler, olay örgüsünün dışına çıkıyor. Sinekli Bakkal sokağı hepimizin yaşadığı ya da yaşamak istediği bir yer. Halide Edip'in diğer kitaplarını okuduğumuzda olaylar, mekanlar, karakterler gerçekçiydi ama Sinekli Bakkal sokağı için bunu söylemek pek mümkün değil. Rabia karakterinin fazlaca abartıldığını düşünüyorum ve idealize edilen bir karakter olamamış. Kitap akıcı ve sizi içine alıp olaylara dahil ediyor. Tevfik'i, Rakım'ı, Rabia'yı, Peregrini'yi çok iyi şekilde karakter tahlillerini yapabiliriz. Kitapta Doğu - Batı sentezini görmek mümkün. Hilmi Bey Batı özellikleri taşırken Vehbi Dede ve Selim Paşa Doğu özelliklerini taşımaktadır.

Kitabı Can Yayınlarından aldım, kapağı güzel, iç sayfaları güzel ama günümüz Türkçesine çevrilmiş halini tam başaramamışlar. Kitap genel bağlamıyla güzel, okunabilir. Sıkılma söz konusu değil. Ütopik bir sokak ve köşkte kaybolup gidiyorsunuz.

Bir sıraya göre okuyacaksanız eğer:
Kuyucaklı Yusuf
İçimizdeki Şeytan
Kürk Mantolu Madonna şeklinde olmasını tavsiye ederim. Kürk Mantolu Madonna ustalık eseri olduğu için ilk onu okursanız diğer kitaplarda da onu arayacaksınız ve bulamayarak üzüleceksiniz. Diğer kitaplar da harika eserler ama Kürk Mantolu Madonna tartışılamaz bir romantizm eseridir.

Yaşar Kemal denildiğinde akan su durur. Halkın içinden bir yazar, halkın sorunlarıyla birebir alakadar olmuş ve bunları eserlerini yansıtmış bir isim..Birçok dile çevrilmiş olan bu eser yine halkın içinden bir kahramanla halkın sorunlarını ele almıştır. ''Yer Demir Gök Bakır'' , ''Sarı Sıcak'' gibi eserleri söyleyip susarım, Yaşar Kemal konuşur. Mazlumun ahı kimin yanına kalmıştır ki..?

Hayatın çetrefilli yollarından yalın ayak geçen halkın üzerine sıkıntılar yükleyen bir ağa, vermesini değil almasını bilen biri. Kitabı okumanızı tavsiye etmeme gerek var mı? Eğer halen bir tavsiye cümlesi duymak istiyorsanız ; alın ve okuyun lütfen.