E-Dergi

Özellikle "Ölümsüz" çok etkileyici bir hikayeydi. Diğer birçok hikayede de güçlü anlatımlar vardı. Dili kullanışı enfes olan yazarın çevirisi de kendi üslubuyla paralel nitelikteydi..

Şiirini ele alarak,elimi vicdanıma koyarak söylüyorum: Bir Sezai Karakoç, bir Turgut Uyar değil. Güzel, anlamca doygun ve anlaşılır şiirleri az da olsa var. Ama çok uzun ve çoğu yeri anlaşılmaz şiirleri de var. Anlamak için kendini zorlayanların yüklediği anlamları saymıyorum. Zarifoğlu'nun anlam dünyası içinde anlamı olan ama biz diğer insanlar için -çoğunluk- anlamsızlık ya da zorlanarak anlamlar atfedebileceğimiz imgesel mısraları var.

Hüzün veren bir kitap. Bir ütopya var ortada. Pastadan alınan bir dilim gibi, adeta bir dünya diliminde yaşıyor kadın karakterimiz. Bir çeşit yalnızlık mahkumiyeti, ilahi hücre cezası... Bitkilerle ve birkaç hayvanıyla yaşaması için gereken temel ihtiyaçlarını gidermeye çabalayan karakterimiz, yaşadıklarını günlüğüne not etmektedir. Zaman içerisinde kendini tekrar eden, insanı büsbütün çevreleyen bir çeşit ekosistemde benzer faaliyetlerini devam ettirmektedir. Bu inanılmaz derecedeki olumsuz duruma rağmen yaşama umutla sarılır. Okumalı, okutmalı.

Camus, Kafka, Sartre, Kundera vs. seviyorsanız okuyabilirsiniz. Türk olmamız hasebiyle oryantal değerlere sahibiz. Sadık Hidayet bu saydığım dört yazarın sahip olmadığı işte bu artıya sahip. Aklının yanında gönlü de bolca yansımış kalemine.

Önceki yorumları okuduktan sonra heveslenip aldım ve iyi ki almışım dedim. "Ciddi" meseleleri "ciddi" üsluplarla anlatan onlarca yazarın ardından nihayet, az ya da çok herkesin hayatına dair şeyleri, edebi olmayan bir dille anlatan Bukowski'nin Ekmek Arası'nı buldum. Seks, argo, ergen tripleri, aile içi şiddet, alkol vs. bolca bulunmakta ama bana rahatsız edici gelmedi. Yazarın seveni de sevmeyeni de okusun.