Toplam yorum: 3.092.427
Bu ayki yorum: 3.028

E-Dergi

UMUT GÜNER

İstanbul doğumlu, aslen Selanik-Drama mübadil bir ailenin evladıdır. İlk, orta ve lise eğitimini İstanbul Tuzla’da tamamlamıştır. Üniversite eğitimini ise Balıkesir Üniversitesi Tarih Bölümü’nde tamamlayarak buradan mezun olmuştur. Yüksek Lisans eğitimini ise Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Ortaçağ Anabilim Dalı’nda tamamlamıştır. Uzun yıllar muhtelif vakıf, dernek ve organizasyonlarda toplumsal, kültürel ve entelektüel faaliyetler içerisinde bulunmuş, dergi ve gazetelerde makaleler ve popüler tarih yazıları yazmıştır. Uluslararası hakemli dergilerde yayınlanmış makaleleri ve kitap çalışmaları bulunmaktadır. Ortaçağ Tarihi, Sosyal ve Siyasî Organizasyonlar, Devlet, Siyaset ve İktidar Felsefesi ile Politik Kuramlar alanlarında akademik ihtisas çalışmaları yürütmektedir.

UMUT GÜNER Tarafından Yapılan Yorumlar

Batı Avrupa kültüründe "Türk" yüzyıllardır toplumun her kademesinde coşkunun, yazının ve sohbetin ana konularından biri olmuştur. Geçmişte "Türk" kavramı, günümüzde olduğundan daha geniş bir anlama sahipti. Kelime, dar anlamda sadece Osmanlı padişahlarının tebaasını değil, hemen hemen bütün Müslümanları kapsamaktadır.

Öyle ki, çeşitli Avrupa dillerinde "Türk olmak" tabiri aslında Müslüman olmak, İslam'a geçmek anlamına gelmektedir. Ancak Osmanlı Türkleri, imparatorluklarının gücünden dolayı daha fazla kabul edilir. Bu kitapta Avrupa halklarının Türk saplantısı bir dizi olay üzerinden irdeleniyor ve incelenen belgelerden şaşırtıcı hayat hikayeleri çıkıyor.

Bu kitap, İstanbul'un fethinden Rusların İstanbul'a gelişine kadar geçen süreci Avrupalı ​​bir bakış açısıyla anlatıyor. Kitabın merkezi İtalya'daki Ferrara şehridir. Türklerin Avrupa sınırındaki dört yüz yıllık serüveni; belgeler, mektuplar ve yerel tarihçiler kentten görülebilmektedir.

Eser aynı zamanda arşiv belgelerine ve birincil kaynaklara dayanması bakımından akademik literatürde bu konuda haklı bir yere ve üne sahiptir.
Kazakistan, özellikle Kazakistan coğrafyası demek Türk tarihi demektir. Türk tarihinin erken dönemleri bu coğrafya içerisinde şekillenmiş ve kimlik bulmuştur. Bilhassa Türk tarihinde önemli bir yere sahip olan devlet ve toplulukların ekseriyeti bu topraklarda yükselmiş ve adlarını duyurmuştur.

Kazakistan’ın siyasi, sosyal ve ekonomik varlığı Türk tarihinin kadim dönemlerinden itibaren bir bütünlük içerisinde kültürel aktarımı taşımaktadır. Türk tarihini anlamak ve iyi bir şekilde analiz etmek için Kazakistan’ı ve burada yaşayan halkları iyi bilmek gerekmektedir. Bu halklar Türk tarihini inşa eden halklar olarak ön plana çıkmaktadır. Özellikle de bozkır sakinleri ve bu zümrelerin yaşayışları akademik olarak ele alınması elzemdir.

İki dünyaca ünlü akademisyen S.G. Klyashtorny ve T.İ. Sultanov tarafından kaleme alınan bu eser Kazakistan özelinde Türk tarihini üç bin yıllık bir serüven içerisinde ele almaktadır. Eser gerek referans kaynakları gerekse akademik niteliği ile Türk tarihi akademisi için önemli bir başucu kitabı olma özelliğine sahiptir.
el-Abûşî lakaplı Tatar kökenli tarihçi Hasan Ata Abeşi, Türk tarihine dair önemli akademik çalışmalar yapması ile ünlüdür. Özellikle de hocası Şihabeddin Mercani’den aldığı eğitim neticesinde tarih alanında önemli yenilikçi bir bakış açısı ile eserler vermiştir. Yaptığı çalışmalarda Türkçe yazma eserler ile Batılı ve Müslüman tarihçilerden kaynak olarak yararlanması eserlerini akademik olarak ön plana taşımıştır.

Ahsen Batur’un çevirisi ile Selenge Yayınları etiketiyle Türkçeye kazandırılmış “Türk Kavimleri Tarihi” başlıklı bu eser, Türk tarihinin erken dönemlerinden itibaren 12. Yüzyıla kadar Türk devlet ve topluluklarına dair önemli bilgiler vermektedir.

İslamiyet öncesi Türk tarihinin önemli devletlerinin siyasi, sosyal ve ekonomik yaşamlarının teferruatlı bir şekilde ele alındığı görülmektedir. Çalışmada başlık başlık devletler özelinde akademik bir bakışla tarihsel bilgiler okuyucuya verilmeye çalışılmıştır. Yazar, eserinde sadece İslamiyet öncesi Türk kavimlerini değil İslamiyet sonrası önemli bir güç ve yükseliş kaydeden başta Selçuklular gibi devletleri de detaylı bir şekilde ele almaktadır.
Fatih Sultan Mehmet sadece Osmanlı tarihinin değil Türk tarihi başta olmak üzere insanlık ve dünya tarihinin en önemli simge şahsiyetlerinden ve hükümdarlarından birisidir. II. Mehmed’in sahip olduğu imaj ve karizmatik şahsiyeti kendi tebaası başta olmak üzere ilişkisi bulunduğu devlet ve toplumları da etkilemiştir.

II. Mehmet Osmanlı’nın bir beylikten bir cihan imparatorluğu haline gelmesinde yaptığı savaşlar, reformlar, bürokratik ve teşkilat hususundaki faaliyetleri Türk tarihinde önemli bir dönüşümü başlatmıştır. Fatih Sultan Mehmet’de bu dönüşümün mimari ve imparatorluğun kurucu hükümdarı olmuştur.

Gizem Magemizoğlu tarafından kaleme alınan bu çalışma II. Mehmed’in yukarıda bahsettiğimiz hususlardan hareketle başta kendi döneminde olmak üzere sahip olduğu imajı teferruatlı bir şekilde ele almaktadır. Eser, başta döneme dair arşiv kayıtları olmak üzere, birincil ve ikincil tarihi kaynaklardan da beslenerek nitelikli bir akademik çalışma hüviyetine sahiptir.

Kaleme alınan bu çalışma Fatih Sultan Mehmet’in hem kendi döneminde hem de daha sonraki dönemde sahip olduğu karizmatik şahsiyeti, iktidarı ve uluslararası imajı hakkında bilgi edinmek için önemli bir referans kitabı olarak kabul edilebilir.
Eserde Hazar Denizi çevresinde anlatılan tarih, sadece toplumsal temeller üzerinden değil, aynı zamanda insanlar ve coğrafyanın etkileşimi ve coğrafyanın halkların kaderi üzerindeki etkisinden yola çıkılarak çok boyutlu olarak ele alınmaktadır.

Eser M.Ö II. yüzyıldan itibaren yakın bir döneme kadar Hazar Denizi çevresindeki halklara dayanmaktadır. Kavramsal şemalar çizen yazar, kitabı coğrafi davranış, tarihin etnolojiyle ilişkisi ve etnogenezde insanın yeri gibi temaları aracılığıyla geniş bir kavramsal çerçeve çizmektedir.

Gumilev, çalışmalarında sadece Hazar halklarının tutkulu dürtülerine değil, aynı zamanda coğrafi koşulların insan ilişkilerini nasıl etkilediğine de odaklanıyor.

Gumilev'in bu çalışması, Hazar ve özellikle de Avrasya uluslarının oluşumunu anlamak için kaynak eser olma değerine sahiptir.

Gumilev, Avrasya halklarının ortaya çıkışını, diğer halklarla bir araya toplanmasını, ayrışmasını, tarihsel bir bakış açısıyla çöküşünü ve Hazar kıyılarında binlerce yıldır yaşayan halkların ulusal kökenlerinin oluşumunu anlatıyor. Coğrafya, ilgili araştırma sürecinde önemli bir rol oynamaktadır. Hazar Denizi çevresinde iklim değişikliğinin neden olduğu göç akışları ve bu akışların neden olduğu etkileşimler coğrafi olarak incelenmektedir. Kitap; tarih, siyaset, sosyoloji ve coğrafya alanlarında bir çalışma kaynağı oluşturmaktadır.