Kitap bir nasihatnamedir. Yazarın nasihatleri dört başrol oyuncu etrafında birbirlerine yönelttikleri sorulara cevap şeklinde sunması ayrıca öğütleri bir sahne tablosu içerisinde takdim etmesi, kitabın bir az da olsa bir roman görüntüsü kazanmasına ve okuma kolaylığına vesile olmuştur. Bu kitap, eserin tıpatıp aktarılması değildir. Aslı olmamakla beraber Türkçemize kazandırılan, 1000 küsur sahifeden meydana gelen ve 6645 beyit olan ve mesnevî tarzında manzum olarak yazılan eseri, kitabı bize hazırlayan Yaşar Bey, tekrar edilen söz ve ifadeleri mümkün olduğu kadar aza indirerek, aslından birleştirme, özetleme ve konunun akışına göre düzenleme yaparak daha da önemlisi, düzgün cümlelerle nesir haline getirilerek okuyucuların ilgisine sunmuştur. Bu eserin diğerlerinden bir farkı da İslamiyet dışında Çin ve Hint dinlerinden kalıntılar arayanlara, cevap vermek amacıyla metin içinde konunun özüne uygun olarak ayet ve hadisler konulmuştur. Kitabı, yönetici ve aday olan herkese, İslam ile yoğrulmuş atalarımızın bağrından gelen bu eseri okumalarını tavsiye ederim.
Kitaptan özlü söz olarak okurken altını çizerek seçtiklerimi sunmak istiyorum:
Sözünü iyi yönet, başını kırdırmasın/Dilini iyi gözet dişini kırdırmasın.
Sözü kısa olanın ömrü uzun olur.(2)
Bilgi ile gökyüzüne bile yol bulunur.
Kötülük bir yangın gibidir, önüne geleni yakar.(6)
Bilgisizlik, gözleri görmeyen insanın hali gibidir.(7)
Bilgeler, şu dört şeyi ‘küçümseme!’ demişler: Yangın, düşman, hastalık ve bilgi.(9)
Bu yaşlı dünya, vefasız ve dönektir. Tavırları bir genç kız gibidir. Ancak dikkatli incelersen, cadı gibi olduğunu görürsün. Ara sıra genç kız gibi görünür, kendini sevdirir. Tutmaya kalkışırsan el vermez. Seveni sevmez. Sevenden geyik gibi kaçar. Kaçana sarılır, ayağına kapanır.(10)
İnsanın değeri, taşıdığı insan sevgisi ve yardım duygusu ile ölçülür.(11)
Gönül, sevdiğini kusurlarıyla sever.(18)
Akarsu, güzel söz ve mutluluk, yorulmadan, durup dinlenmeden bütün dünyayı dolaşırlar.
Yeryüzünde dolaşan insan pek çoktur. Değerli olan, doğru, dürüst ve güvenilir insandır. İnsan nadir değil, insanlık nadirdir.(36)
İyilik ana sütü ile girerse, ölüm yakalayana kadar iyilikten, doğruluktan ayrılmaz. Yaratılışla birlikte var olan iyi huyları, erdemleri ancak ölüm bozabilir. Ana karnında edinilen huylar, insanı ancak toprak altında terk eder.(37)
İyi işler, yokuş tırmanmak gibidir, zordur. Kötü işler iniş inmek gibidir, kolay elde edilir.
Kırmızı dil, ömür kısaltır. Esenlik istersen onu sıkı tut.(41)
Toprak için su ne ise, bilgilinin sözü de insanlar için odur. Toprağa su akıtılınca nimet fışkırır.
Bilginler suyu bol bir yere benzerler. Nereye kazma vurulursa oradan su çıkar. Bilgisiz insanın gönlü kumsal gibidir, nehir aksa dolmaz. Orada ot bile bitmez.
Soru erkek, cevap ise dişidir.
Yave(yalan, saçma) söz cahilin ağzından çıkar.(42)
Bedenin gıdası boğazdan, ruhun gıdası olan doğru söz kulaktan girer.
İnsanın yüzünü ağartan iki nesnesi vardır: Dil ve boğaz.(43)
İnsan dilsiz olursa öğrenebilir, fakat sağır olursa konuşulanlardan bir bilgi edinemez.
Dil söylemezse bilgi saklı kalır.
Hiç konuşmayan kişiye dilsiz, çok konuşana yanşak(geveze) başı derler.(44)
Her yokuşun bir inişi, her tepenin bir çukuru vardır.(49)
İnsan doğarken ölmek için doğar.(52)
Acele yapılan işler, acılı olur.(85)
Aslan köpeklere baş olursa, köpekler aslan olur. Köpek aslanlara baş olursa, aslanlar köpek gibi yaltak olur.
Sağ elinle kılıç sallarken sol elinle sadaka dağıt.89)
Temiz olmayan şeyleri su ile temizlerler, ya su kirliyse onu neyle temizlemeli?(91)
Ülkenin düzeninin temeli, bu temelin sağlamlığı iki esasa bağlıdır: Halkın hakkı olan yasalar, çalışanların hakkı olan ücret.(92)
Kılıç kımıldadığı sürece düşman kımıldamaz.
Kötü ile iyi birbirine yakışmaz/Doğru eğri ile güreş tutamaz.
Karanlık gece, aydınlık güne yaklaşmaz/Mavi su kızıl ateşe konuk olmaz.(97)
Yolunda giden işi bozan, olgunlaşan işi ham bırakan rüşvettir.(102)
Kamçı yarası kapanır, acısı geçer / Dil yarası yıllar sürer.(105)
Kırmızı dil kara başın düşmanıdır.(108)
Ülkeler kılıç ile alınır, kalem ile tutulur.
Kılıçtan kan damlarsa, memleket alır; kalemden mürekkep damlarsa altın gelir.(109)
Baş için en yararlı yol, boğazı gözetmektir. Hastalık insana boğazdan gelir. Tedavisi de boğazdan olur.(116)
Beylerin adı gibi dertleri de büyük olur.
Rahat ile zahmet bir arada barınamaz.(117)
Yararlı olan tutsak bile olsa tut oğuldan daha yakın
Yararsız, kendi oğlun bile olsa kendini ondan sakın.(120)
Yoksul haccı olan cumaları eda et.(129)
Adalete dayanan yasa göğün direğidir.(139)
Yola çıkan insan yol üzerine ev yapmaz. Göç eden insan da eşyasını evde bırakmaz(143)
Bütün dünya zevki şu üç şeydedir, her üçünün tadı da birbirine denktir: Yemek yemek, erkeği avutan kadın ve sağlıklı yaşamak. Bu üç şeyden en gerekli olanı da sonuncusudur.
Bu dünya insan için bir düşman, vücut(nefis) da ikinci bir düşmandır. Bu iki düşmanın ağı her tarafa yayılmıştır. Üçüncü düşman şeytandır. O ise bir din hırsızıdır. Allah bunların şerrinden korusun.(144)
Bu dünya malı acı bir su gibidir. Onu insan ne kadar içerse içsin bir türlü kanmaz. Hatta damağı bile nemlenmez.
İnsan kuru kumsala benzer, oraya derya aksa dolmak bilmez.(145)
Ey merhametli Rabbim, bana karşı bağışlayıcı ol. Eğer cezalandırırsan ben buna layığım. Bağışlarsan sen de buna layıksın Rabbim.(152)
Geleceğin, senin hizmetinin rehinidir. Geleceğini rehinden kurtarmak için karşılığında hizmet vermelisin.(170)
Misafirler giderlerken onlara hediyeler vererek memnun et, diş kirası öde.(189)
Dinlenenler aradıklarını bulamazlar.(194)
Din işleri ile dünya işleri birbirine karşıdır, birbirine yaklaşmaz. İkisinin birleşmesi imkansızdır. Biri yaklaşırsa diğeri kaçar. İkisini birlikte tutmak isteyen kimse şaşırır.(210)
Heva ve nefis ikisi de din hırsızıdır.(213)
Sadece para pul dağıtan değil, canını, emeğini halka feda eden de cömerttir.(230)