İran Tarihi'ne bir giriş...
İran Tarihi isimli çalışma hakkındaki naçizane yorumumu siz değerli okuyucuların istifadesine ve takdirine sunmadan önce birkaç meseleye açıklık getirmek niyetindeyim. Öncelikle, kitabı okumama neden olan iştiyakın çalışmalarımda “Part” yahut “Sasani” teşekkülleri ile sürekli karşılaşmamdan kaynaklandığını hemen belirtmeliyim. Bu tesadüf edişler beni bu teşekküller hakkında dilimizde bulunan “İran Tarihi” hakkındaki kitapları araştırmaya yöneltti. Bu araştırmanın bir neticesi olarak da ilgili kitabı okuma sürecim başladı. Peki, neden bu kitabı seçtim? Kitabın birden çok yazar tarafından vücuda getirilmiş olması tercih sebeplerimden ilkini oluşturdu. Zira, binlerce yıllık bir süreç hakkında tek bir kişinin kalem oynatmasını sağlıklı bulmuyorum; tarihi süreç içerisinde 50-100 yıllık zaman dilimleri dahi oldukça karmaşık ve fazlaca mesaiyi zorunlu kılmaktadır. Öte yandan dilimizde “İran Tarihi”ne dair çok fazla yayın bulunmadığını da ekleyelim. Diğer taraftan kitabın “Selenge Yayınları” tarafından neşredilmiş olması da diğer bir tercih nedenim olarak sıralanabilir.
Kitap Mihail Sergeyeviç İvanov’un editörlüğünde (kendisi de dâhil) altı kişilik bir ekip tarafından hazırlanmıştır. Ekip alanlarındaki uzmanlıklarıyla ön plana çıkmaktadır. Araştırmacıların tamamı hakkında bilgi vermek yazıyı önemli ölçüde uzatacak olsa da, “İç Sayfalara Gözat” kısmında bu bilginin bulunduğu sayfaya erişilemediğinden, burada zikretmenin okumayı düşünen ancak yazarlar hakkında bilgi sahibi olmayan kıymetli okuyuculara fikir vereceği kanaatindeyim. Bu nedenle ilgili sayfayı bir miktar kısaltarak aşağıya eklemeyi uygun buldum.
Mihail Sergeyeviç İvanov ( 1909-1986 ): 1931'de Leningrad Üniversitesi (S. Petersburg) Doğu Bölümü'nden mezun oldu ve ilerleyen yıllarda Doğu Ülkeleri Tarihi Bölümü'nün başkanlığını yaptı.
Edvin Arvidoviç Grantovskiy (1932-1995): 1954 yılında Moskova Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesi'nden mezun oldu ve 1955'ten hayatının sonuna kadar Rusya Bilimler Akademisi Doğu Bilimleri Enstitüsü'nde çalıştı. Yazar aynı zamanda Medler, Persler ve İskitler gibi eski İran kabilelerinin tarihi ve kültürü konusunda da çalışmalar yapmıştır.
Muhammed Abdulkadiroviç Dandamayev (1928-2017): Yeni Babil ve Pers dönemi Mezopotamya tarihi alanında önde gelen araştırmacılardan birisidir. Bilimsel çalışmaları İran ve Mezopotamya'nın M.Ö. 1. binyıldaki tarihi, ekonomik ilişkileri ve sosyal kurumlarını incelemeye adanmıştır.
Gennadi Andreyeviç Koşelenko (1935-2015): Antik Yunan, antik Karadeniz bölgesi ve Helenistik Doğu tarihi alanında uzmandır. Moskova Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesi'ni bitirmiş ve 1953 yılından itibaren Karadeniz çevresi, Türkmenistan, Özbekistan ve Yemen'de yürütülen arkeolojik kazılara başkanlık yapmıştır.
İlya Pavlovic Petruşevskiy (1898-1977): Harkov ve Bakü Üniversitelerinde tarih ve filoloji eğitimi almıştır. Rusya Bilimler Akademisi Doğu Bilimi Enstitüsü'nde ve Leningrad (S. Petersburg) Üniversitesi'nde görev yapmıştır. Orta Doğu'da tarım ve feodal ilişkilerin tarihi, Orta Çağ'da İran'daki halk hareketleri, göçebeler ve yerleşik halk arasındaki ilişkiler, İslam tarihi temel araştırma alanlarıdır.
Ninel Kozminiçna Belova (1927-2000): Moskova Devlet Üniversitesi’nden mezun olmuş aynı üniversitede Modern İran üzerine çalışmalar yapmıştır. Yine aynı üniversitede uzun yıllar Asya ve Afrika ülkeleri üzerine de çalışmalar yürütmüştür.
Yukarıdan da anlaşıldığı üzere, alanında uzman kişiler tarafından yazılmış bir kitap ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. Öte yandan yorumumun başında da belirtmiş olduğum üzere kitabın özellikle iki bölümü ile ilgilendiğimi (Partlar ve Sasaniler) yeniden hatırlatmalıyım. İlgi alanım dışında kalan kısımlar hakkında yorum yapmayı doğru ve faydalı bulmadığımdan, burada yalnızca bu bölümler hakkında kalem oynatmayı tercih ediyorum.
“Part Devleti” (s. 103-121) adlı bölüm adından da anlaşıldığı üzere Partları (MÖ III.yy – MS III.yy) konu edinmektedir. Standart bir siyasi anlatısına nazaran daha özet bir anlatı sunulduğunu ancak bu anlatının giriş olarak değerlendirildiği takdirde yeterli olduğunu ve ilgili başka kitaplara yönlendirerek okuyucuya yeni kitapların önünü açtığını söyleyebilirim. Bölüm: Roma-Part mücadelesi (s. 107), Partların ekonomik ve politik durumu (s. 111), sosyo-ekonomik durum ve devlet yapısının incelenmesi (s. 112), iç karışıklıklar (s. 115), İmparator Traianus’un Part topraklarını işgali ve II.yy - III.yy’da Part-Roma Savaşları (s. 117) ve son olarak Partların yıkılışı (s. 120) başlıklarından müteşekkildir. Her bir başlık altında dönemin belli başlı olaylarına yer verilmiştir. Bu olayların anlatımı sırasında, genellikle, dönemin çağdaşı olan müverrihlerden bahsedilmemiştir. Bu durum kanaatimce kurgunun ikincil metinlerden inşa edildiği izlenimini uyandırır. Öte yandan Roma kaynakları hakkında daha fazla malumat aradığımı da ifade etmem gerek. Elbette yaklaşık 20 sayfalık bir bölümde kaynakların zikredilmemiş olmasına şaşmamak gerek.
Sasaniler ile alakalı bölüme (s. 121-137) gelecek olursak: Sasani Devleti’nin ortaya çıkışı (s. 121), sosyal-siyasal yapı (s. 122), din (s. 124), dış politika (s. 126), V.yy’da İran (s. 127), VI.yy’da İran (s. 131) ve diğer bazı alt başlıklardan müteşekkil olduğunu söyleyebiliriz. Öncelikle bu bölümde daha önceki anlatıda gözüme çarpmayan bir yaklaşım ile karşılaştığımı söylemem gerek. Şöyle ki; Sasanilerin feodal yapısı ve ekonomik düzeni hakkındaki yorumların Sovyet ideolojisine yakın bir perspektif ile sunulduğu izlenimine kapıldım. Açıkçası bu durum ilk başta taraflı bir anlatı ile karşılaşıldığını düşündürse de olaylara bir de Sovyet perspektifi ile yaklaşanları okumak noktasında önemli bir kazanım gibi durmaktadır. Dolayısıyla ilgili anlatı karşılaştırmalı bir şekilde okunursa çok daha verimli bir hale gelecektir. Ben bu karşılaştırmalı okumayı bazı olaylar özelinde (Mazdek İsyanı, Anastasius Devri Sasani Savaşları ve yedi yıl planlanan ancak Iustinus [518-527] dönemine kadar sarkan barışı vb.) Encyclopaedia İranica ile tamamladım. Böylece hem batı hem de doğu perspektifinden ilgili olayları takip edebildim. Bir önceki bölümde olduğu gibi bu bölümde de akış genellikle belli başlı önemli olaylar üzerinden kurgulanmıştır. İlaveten bölümün sonuna ise (s. 137) bir harita eklenmiştir ki bu da okuyucu için kurguyu önemli ölçüde güçlendirmiştir. Zira okuma esnasında haritaya bakmak olayları lokasyon özelinde de takip edebilmeyi kolaylaştırdığından oldukça faydalı olmuştur.
Sonuç olarak kitap “İran Tarihi” hakkında giriş niteliğinde bir kitap okumak isteyen herkese oldukça fayda sağlayabilecektir. Öte yandan Sovyet tarihçiliğinin olaylara yaklaşımını görmek adına da son derece faydalı bir okuma sunacağına eminim. Kitabın çevirisini orijinal dili ile kıyaslama imkanım bulunmuyor ancak metnin rahat, anlaşılır ve kolay bir şekilde okunduğunu söyleyebilirim. Bunun dışında kitabın baskısı, kağıt kalitesi, mizanpajı ve cildi sorunsuzdur. Kitabı dilimize kazandıran Hasan Demiroğlu’na, Selenge’ye ve bize bu harika kitapları uygun fiyatlara ulaştırdığından ötürü kitapyurdu’na çok teşekkür ederiz.
Herkese bol kitaplı günler!