İran Tarihi & En Eski Çağlardan 20. Yüzyıla Hakkındaki Yorumlar

Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
Berk Ulubeli
04.07.2022
İran Tarihi'ne bir giriş...
İran Tarihi isimli çalışma hakkındaki naçizane yorumumu siz değerli okuyucuların istifadesine ve takdirine sunmadan önce birkaç meseleye açıklık getirmek niyetindeyim. Öncelikle, kitabı okumama neden olan iştiyakın çalışmalarımda “Part” yahut “Sasani” teşekkülleri ile sürekli karşılaşmamdan kaynaklandığını hemen belirtmeliyim. Bu tesadüf edişler beni bu teşekküller hakkında dilimizde bulunan “İran Tarihi” hakkındaki kitapları araştırmaya yöneltti. Bu araştırmanın bir neticesi olarak da ilgili kitabı okuma sürecim başladı. Peki, neden bu kitabı seçtim? Kitabın birden çok yazar tarafından vücuda getirilmiş olması tercih sebeplerimden ilkini oluşturdu. Zira, binlerce yıllık bir süreç hakkında tek bir kişinin kalem oynatmasını sağlıklı bulmuyorum; tarihi süreç içerisinde 50-100 yıllık zaman dilimleri dahi oldukça karmaşık ve fazlaca mesaiyi zorunlu kılmaktadır. Öte yandan dilimizde “İran Tarihi”ne dair çok fazla yayın bulunmadığını da ekleyelim. Diğer taraftan kitabın “Selenge Yayınları” tarafından neşredilmiş olması da diğer bir tercih nedenim olarak sıralanabilir.

Kitap Mihail Sergeyeviç İvanov’un editörlüğünde (kendisi de dâhil) altı kişilik bir ekip tarafından hazırlanmıştır. Ekip alanlarındaki uzmanlıklarıyla ön plana çıkmaktadır. Araştırmacıların tamamı hakkında bilgi vermek yazıyı önemli ölçüde uzatacak olsa da, “İç Sayfalara Gözat” kısmında bu bilginin bulunduğu sayfaya erişilemediğinden, burada zikretmenin okumayı düşünen ancak yazarlar hakkında bilgi sahibi olmayan kıymetli okuyuculara fikir vereceği kanaatindeyim. Bu nedenle ilgili sayfayı bir miktar kısaltarak aşağıya eklemeyi uygun buldum.

Mihail Sergeyeviç İvanov ( 1909-1986 ): 1931'de Leningrad Üniversitesi (S. Petersburg) Doğu Bölümü'nden mezun oldu ve ilerleyen yıllarda Doğu Ülkeleri Tarihi Bölümü'nün başkanlığını yaptı.

Edvin Arvidoviç Grantovskiy (1932-1995): 1954 yılında Moskova Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesi'nden mezun oldu ve 1955'ten hayatının sonuna kadar Rusya Bilimler Akademisi Doğu Bilimleri Enstitüsü'nde çalıştı. Yazar aynı zamanda Medler, Persler ve İskitler gibi eski İran kabilelerinin tarihi ve kültürü konusunda da çalışmalar yapmıştır.

Muhammed Abdulkadiroviç Dandamayev (1928-2017): Yeni Babil ve Pers dönemi Mezopotamya tarihi alanında önde gelen araştırmacılardan birisidir. Bilimsel çalışmaları İran ve Mezopotamya'nın M.Ö. 1. binyıldaki tarihi, ekonomik ilişkileri ve sosyal kurumlarını incelemeye adanmıştır.

Gennadi Andreyeviç Koşelenko (1935-2015): Antik Yunan, antik Karadeniz bölgesi ve Helenistik Doğu tarihi alanında uzmandır. Moskova Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesi'ni bitirmiş ve 1953 yılından itibaren Karadeniz çevresi, Türkmenistan, Özbekistan ve Yemen'de yürütülen arkeolojik kazılara başkanlık yapmıştır.

İlya Pavlovic Petruşevskiy (1898-1977): Harkov ve Bakü Üniversitelerinde tarih ve filoloji eğitimi almıştır. Rusya Bilimler Akademisi Doğu Bilimi Enstitüsü'nde ve Leningrad (S. Petersburg) Üniversitesi'nde görev yapmıştır. Orta Doğu'da tarım ve feodal ilişkilerin tarihi, Orta Çağ'da İran'daki halk hareketleri, göçebeler ve yerleşik halk arasındaki ilişkiler, İslam tarihi temel araştırma alanlarıdır.

Ninel Kozminiçna Belova (1927-2000): Moskova Devlet Üniversitesi’nden mezun olmuş aynı üniversitede Modern İran üzerine çalışmalar yapmıştır. Yine aynı üniversitede uzun yıllar Asya ve Afrika ülkeleri üzerine de çalışmalar yürütmüştür.

Yukarıdan da anlaşıldığı üzere, alanında uzman kişiler tarafından yazılmış bir kitap ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz. Öte yandan yorumumun başında da belirtmiş olduğum üzere kitabın özellikle iki bölümü ile ilgilendiğimi (Partlar ve Sasaniler) yeniden hatırlatmalıyım. İlgi alanım dışında kalan kısımlar hakkında yorum yapmayı doğru ve faydalı bulmadığımdan, burada yalnızca bu bölümler hakkında kalem oynatmayı tercih ediyorum.

“Part Devleti” (s. 103-121) adlı bölüm adından da anlaşıldığı üzere Partları (MÖ III.yy – MS III.yy) konu edinmektedir. Standart bir siyasi anlatısına nazaran daha özet bir anlatı sunulduğunu ancak bu anlatının giriş olarak değerlendirildiği takdirde yeterli olduğunu ve ilgili başka kitaplara yönlendirerek okuyucuya yeni kitapların önünü açtığını söyleyebilirim. Bölüm: Roma-Part mücadelesi (s. 107), Partların ekonomik ve politik durumu (s. 111), sosyo-ekonomik durum ve devlet yapısının incelenmesi (s. 112), iç karışıklıklar (s. 115), İmparator Traianus’un Part topraklarını işgali ve II.yy - III.yy’da Part-Roma Savaşları (s. 117) ve son olarak Partların yıkılışı (s. 120) başlıklarından müteşekkildir. Her bir başlık altında dönemin belli başlı olaylarına yer verilmiştir. Bu olayların anlatımı sırasında, genellikle, dönemin çağdaşı olan müverrihlerden bahsedilmemiştir. Bu durum kanaatimce kurgunun ikincil metinlerden inşa edildiği izlenimini uyandırır. Öte yandan Roma kaynakları hakkında daha fazla malumat aradığımı da ifade etmem gerek. Elbette yaklaşık 20 sayfalık bir bölümde kaynakların zikredilmemiş olmasına şaşmamak gerek.

Sasaniler ile alakalı bölüme (s. 121-137) gelecek olursak: Sasani Devleti’nin ortaya çıkışı (s. 121), sosyal-siyasal yapı (s. 122), din (s. 124), dış politika (s. 126), V.yy’da İran (s. 127), VI.yy’da İran (s. 131) ve diğer bazı alt başlıklardan müteşekkil olduğunu söyleyebiliriz. Öncelikle bu bölümde daha önceki anlatıda gözüme çarpmayan bir yaklaşım ile karşılaştığımı söylemem gerek. Şöyle ki; Sasanilerin feodal yapısı ve ekonomik düzeni hakkındaki yorumların Sovyet ideolojisine yakın bir perspektif ile sunulduğu izlenimine kapıldım. Açıkçası bu durum ilk başta taraflı bir anlatı ile karşılaşıldığını düşündürse de olaylara bir de Sovyet perspektifi ile yaklaşanları okumak noktasında önemli bir kazanım gibi durmaktadır. Dolayısıyla ilgili anlatı karşılaştırmalı bir şekilde okunursa çok daha verimli bir hale gelecektir. Ben bu karşılaştırmalı okumayı bazı olaylar özelinde (Mazdek İsyanı, Anastasius Devri Sasani Savaşları ve yedi yıl planlanan ancak Iustinus [518-527] dönemine kadar sarkan barışı vb.) Encyclopaedia İranica ile tamamladım. Böylece hem batı hem de doğu perspektifinden ilgili olayları takip edebildim. Bir önceki bölümde olduğu gibi bu bölümde de akış genellikle belli başlı önemli olaylar üzerinden kurgulanmıştır. İlaveten bölümün sonuna ise (s. 137) bir harita eklenmiştir ki bu da okuyucu için kurguyu önemli ölçüde güçlendirmiştir. Zira okuma esnasında haritaya bakmak olayları lokasyon özelinde de takip edebilmeyi kolaylaştırdığından oldukça faydalı olmuştur.

Sonuç olarak kitap “İran Tarihi” hakkında giriş niteliğinde bir kitap okumak isteyen herkese oldukça fayda sağlayabilecektir. Öte yandan Sovyet tarihçiliğinin olaylara yaklaşımını görmek adına da son derece faydalı bir okuma sunacağına eminim. Kitabın çevirisini orijinal dili ile kıyaslama imkanım bulunmuyor ancak metnin rahat, anlaşılır ve kolay bir şekilde okunduğunu söyleyebilirim. Bunun dışında kitabın baskısı, kağıt kalitesi, mizanpajı ve cildi sorunsuzdur. Kitabı dilimize kazandıran Hasan Demiroğlu’na, Selenge’ye ve bize bu harika kitapları uygun fiyatlara ulaştırdığından ötürü kitapyurdu’na çok teşekkür ederiz.

Herkese bol kitaplı günler!


Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (10)
Hayır (1)
Bu Yorumu Yanıtla
Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
zafer saraç
17.02.2022
İran Tarihi
Dünyanın önemli kavşak noktaları vardır. Bu kavşak noktaları kültür ve medeniyetin önemli geçiş yolları üzerindedir. Esasında dünya haritasına bakıldığında en köklü medeniyetlerin bazılarının bu kadim coğrafyalarda kurulduğu görülür. İnsanlık tarihi ele alınacağı zaman illaki ayrı başlık altında değerlendirilmesi gereken bu bölgelerin tarihi, insanlığın geçmişinde önemli bir kalemdir. İran da geçmişten günümüze ehemmiyetli bir coğrafya olup tarihçiler nazarında her türlü ilgiyi hak edecek kadar önemlidir.

İran tarihi üzerine günümüze gelinceye kadar birçok eser kaleme alınmıştır. Birden fazla medeniyete, etnik yapıya ve kültüre mekân olan bir coğrafyaya olan bu ilgi gayet normaldir. Rus akademisi, Rus devletinin güneye olan yayılımına bağlı olarak Doğu’nun bu kadim memleketini tarih disiplini manasında deşifre etmeye çalışmıştır. Bu amaçla Rus akademisyenler İran tarihini derli toplu ele alarak lisans düzeyinde öğretim veren kurumların ihtiyaç duyacağı bahsedeceğimiz ders kitabını ortaya çıkarmıştır.

Eser esasında bir ders kitabı olarak tasarlanmış olsa da zengin içeriğiyle genel okur kitlesinin de ilgisini çekmeye matuftur. İran’da kurulan her bir medeniyet üzerine ciltlerce kitap yazıldığı düşünülürse; bilginin tam yekunundan ziyade zenginleştirilmiş bir özetine ulaşmak günümüz insanının tercihleri arasındadır. Bu açıdan Rus ilim adamları önemli bir coğrafyayı ülkelerinde daha bilinir kılma amacını taşımaktadırlar.

Eser altı Rus bilim adamının (birinin muhtemel etnik kökeni Rus değil) ortak bir çalışması olup, her bir bilim adamı genel olarak Doğu, özel olarak İran tarihine dair uzun süre dirsek çürütmüştür. İran’ın eski çağlardan başlayarak yirminci yüzyıla kadarki serüveni yazarların ihtisas alanları paralelinde yazıya dökülmüştür. Eser 32 bölüm halinde tasarlanmıştır. Eserin tanziminde kronolojik bir sıralama esas alınmış olup, ilgili bölümler de kendi içerisinde Antik Çağ, Orta Çağ, Yeni Çağ ve Yakın Çağ diye tasnif edilmiştir. Her çağ kısmının altında 32 bölüm medeniyetlerin, hanedanların ve önemli siyasi olayların ekseninde sınıflandırılmıştır.

Bölümlendirmede dikkat çeken hususlardan birisi de İran tarihinin 19. ve 20. yüzyıllarına dair kısmının diğer dönemlere nazaran sayfa bakımından ağırlıkta olmasıdır. Bu tarz akademik eserlerde bölümler arasında dengenin olması beklenirken, son dönemlere bu kadar yoğunlaşılmasının sebebi Rus kamuoyunun ilgisine, İran-Rus ilişkilerinin artmasına bağlanabileceği gibi eserin yazarlarının ideolojik ve politik açıdan doygun görüşlerinin son dönemlere dair olduğu fikrini de ortaya çıkarabilir. Ya da okur beklentisinin yazarların tarzında belirleyici unsur olabileceği akla gelebilir.

Aslında eserin zengin içeriğine bakılırsa, Rus akademisinin komşu ülkelerle ilgili önemli çalışmaları olduğu izlenimini edinmek mümkündür. Türkiye bazında düşünüldüğü takdirde ülkemizde benzer çalışmaların daha spesifik ve yetersiz kaldığı savunulabilir. Ama Rus bilim adamlarının başka bir medeniyetin tarihine bu denli vakıf olması Rusya’daki bilimsel anlayışın gelişmişlik düzeyi hakkında fikir verebilir. Bu sayede Avrupa’daki Oryantalist eğilimlerin Rusya’da karşılık bulduğu sonucuna ulaşılabilir. Zaten yazarların biyografilerinde geçen Rusya’da bulunan Doğu Bilimleri Enstitüsü bile Rus akademisinin Doğu’ya olan ilgisini kanıtlamaktadır.

Her tarih eseri yazarının ideolojik ve siyasi yönelimini az veya çok yansıtmaktadır. İran Tarihi eseri de mezkûr tespitten beri değildir. İran tarihinin İlk, Orta, Yeni Çağlardaki anlatısı göz ardı edilecek olursa özellikle son kısımlarında yazarların politik yaklaşımları eserde yer yer kendisini göstermektedir. Hatta eserin ilk bölümlerinde dahi Karl Marx’a ve Friedrich Engels’e ait görüşlerin konuyla az çok ilintili şekilde servis edilmesi bile yazarların dünya görüşünü kanıtlamaktadır. Sık sık Marksist terminolojinin önemli kelimeleri satırlar arasında zuhur eder. Üstelik bu yanlı tutum tarih yazınına da yansır ki çevirmen ara sıra devreye girerek dipnotlar vasıtasıyla okuru yönlendirme gereği duyar. Misal eserin yazarlarından İlya Pavloviç Petruşevkiy’in Türkçe yerine kullandığı Azerbaycanca tabiri çevirmenin dikkatinden kaçmaz ve tabirin yanlışlığına vurgu yapılır. Yine Akhunların etnik kökeninin bilinmediği bilgisine istinaden çevirmen haklı olarak Akhunların Türk olduklarını belirtir.

Yine sosyal sınıfların Marksizm’deki önemi malumdur. Yazarlar, siyasi tarihi sosyal sınıfların mücadelesi vurgusuna yer vererek servis ederler. Bu yüzden sosyal sınıfların ve halk tabakalarının reaksiyonları siyasi tarihin anlatısının baş köşesine oturur. Özellikle halk ve işçi tabakasındaki isyan hareketleri diğer eserlere nazaran çok iyi şekilde tahlil edilir. Tabii bu yazarların bakış açısını yansıtmakla beraber zımnen sunulan teorilere alternatif analizlerin olduğu bilinmektedir. Bu yönden eserin tek yönlü bakış açısından fazlasını yansıtması beklenti dahilindedir. Çünkü eserde tarafsızlığının hissedildiği kısımların okuru daha çok cezbettiği söylenebilir.

Tabii eserin ideolojik yönelimi bir tarafa bırakılırsa İran tarihinin önemli köşe taşları eksiksiz zengin bir anlatıyla satırlara yansır. İran tarihine damga vuran Ahamenişler, Selevkoslar, Partlar, Sasaniler, Araplar, Selçuklular, Moğollar, Safeviler medeniyet bağlamında zengin siyasi anlatıyla detaylandırılır. Adı geçen medeniyetlerin siyasi tarihi tüm yönleriyle anlatılırken, sosyo-kültürel, iktisadi hayatları gibi bilgiler ayrı başlıklar altında söz fazla uzatmadan verilir. Aslında bu bir eksiklik olarak algılansa da köklü bir medeniyet düşünüldüğünde kitabın çapını açacak bir bilgi yoğunluğunun oluşabileceğine binaen yazarların tavrı normaldir.

Yine eserin İran tarihini yirminci yüzyıla kadar ele almasına karşın kitabın yazıldığı tarih 1976’dır. Bu nedenle İran tarihinin 1976 yılından sonraki olaylarına değinilmez. İran tarihinin dönüm noktalarının bu tarihten sonra olduğu düşünülürse eserin güncellenme ihtiyacı ortaya çıkar. Özellikle İran’ın yaklaşık son elli yıllık sürecinin esere eklenmesinin eserin kıymetine kıymet katacağına şüphe yoktur.

Klasik çağlarda verilen bilgilerle birlikte özellikle Safevilerden sonra İran’ın yöneten hanedanların tarihi üzerinde durulur. Özellikle Afşar ve Kaçar gibi Türk soylu hanedanların yönetimindeki İran’ın önemli siyasi olayları detaylı bir anlatıyla sunulur. Tabii yirminci yüzyılda hız kazanan emperyalizm ekseninde bölgeyi ele geçirmeye çalışan ülkelerin siyasi entrikaları sayfalara çok iyi yansır. Özellikle birçok Orta Doğu devletinin yaşadığı bu sürecin ibret dolu hikayesi, sömürgeciliğin zalimane ve insafsız tutumuna ışık tutacak şekilde anlatılır. Tabii Ruslarla İngilizlerin benzer sömürgecilik faaliyetine rağmen hatta Çarlık Rusya’sına sömürgeci sıfatı verilmesine rağmen, eserde Sovyet Rusya’nın İran’a olan yaklaşımı sömürü tavrı olarak nitelendirilmez.

Eserin gayet iyi bir çevirisinin olduğunu söylemek gerekir. Eserin akademik hüviyetine halel getirmeyecek derecede anlaşılır ve yalın bir dille çevrilen eserin bu sayede okurun ufkunu açacağına şüphe yoktur. Özellikle yazarların bazen sıkıcı gelebilecek Marksist jargonu dahi çevirinin gücü sayesinde silikleşmektedir. Zira her daim Marksist tarih söyleminin sıkıcı anlatımının satırlara yansıdığını söylemek güçtür. Ama buna rağmen gözden kaçan yazım yanlışları azımsanmayacak kadar fazladır (Örneğin 19. yüzyıl anlatılırken başlıkta Sasaniler kelimesi kullanılmıştır). Tabii kitabın çapı düşünüldüğünde bu durumun göz ardı edilebilir. Yine eserde yerinde kullanılan resimlerin, kronoloji ve dizin kısmının eseri zenginleştirdiği bir gerçektir.

İran’la ilgili akademik camiamızın ürettiği kaynaklar kadar yabancı tarihçilerin yazdığı kaynaklarda kıymetlidir. Ülkemizdeki çeviri faaliyetleri bu yüzden mümkün mertebe artmalıdır. İran tarihine dair ülkemizde yazılan kaynakçanın bu sayede daha fazla zenginleşeceği malumdur. Her ne kadar eserde Türklerle İran’ın ilişkisine dair vurgular az olsa da Türkler için İran coğrafyası çok önemlidir. İran’da imparatorluk serencamına sahip Akhunlar, Selçuklular, Safeviler gibi devletler Türkler tarafından kurulmuştur. Yine bölgeyi uzun yıllar yöneten Kaçarlar ve Avşarlar gibi hanedanlar Türk soyludur. İran coğrafyasının ana insan kitlesinin büyük bir kısmını uzun süre Türkler oluşturur. Bütün bu bilgiler bile kitabın nazarımızda ne kadar kıymetli olduğunun kanıtı gibidir. Bir nevi İran tarihine hâkim olmak, Türk tarihine hâkim olmaktır. Bu yüzden eserin yüksek önemi haizdir.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (8)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Batuhan Karakaya
07.04.2024
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Meraklısı için çok güzel bir eser. Okumak biraz zaman alsada bilimsel çalışma ürünü. Özellikle son dönem iranı anlamak açısından okunmasını tavsiye ederim.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
tlpozturk
11.11.2023
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
1979 devrim sonrası hariç, ahamenişlere kadar detaylı anlatılmış.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Bekir Sünbüle
25.04.2023
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
İran ı anlamak için kesinlikle okunması elzemdir. Tavsiye ederim.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Çağhan Sarı
18.04.2022
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
İran tarihine merak durak Türk okuyucusu için Türkçeye kazandırılması önemli. Selenge yayınlarından güzel bir kitap
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
özkan940
30.10.2021
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
İranın tarihi hakkında genel bilgiler veren güzel bir çalışma
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
sultan cem
02.09.2021
Genel İran Tarihi konusunda gayet teferruatlı ama biraz sıkıcı çalışma
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla