Avrasyadan Makaleler 1 Hakkındaki Yorumlar

Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
zafer saraç
12.04.2023
Gumilev'in Avrasya'sı
Avrupa ve Asya’yı tek bir kıta halinde düşünmek, Batı merkezli bakış açısına ters düşse de Avrasya kavramı geçtiğimiz yüzyıl ve yaşadığımız dönemde oldukça popüler… Üstelik Avrasyacılığın günümüzde yükselen bir akım olarak etkisini milletlerarası politikada gösterdiği de malumdur. Ortaya atılan bir fikirden önce onun alt yapısını oluşturan bilimsel ve teorik bir temelin oluşması da zaruridir. Rus bilim adamı Gumilev fikirlerini serdederken Avrasya’yı kendisine örnek mekân olarak seçmiş olacak ki eseri “Avrasya’dan Makaleler” ismiyle raflardaki yerini almıştır.

Gumilev’i bilim dünyasında ön plana çıkaran etnogenez tezidir. Öne sürdüğü tez ayrı bir bilim disiplini olacak kadar teferruatlı ve tartışmaya açıktır. Bir etnik topluluğun oluşumunun ve gelişiminin, sistematik bir bütün halinde belli kaidelere bağlı olduğunu kanıtlamaya çalışan mezkûr tez, Gumilev’in neredeyse ömrünü verdiği çalışmalarının merkezine oturur. Uzun soluklu teşrik-i mesaisini 1930 yılında başlatan Gumilev, topladığı malzemeleri 150 makale 7 kitap halinde yayımlar. Müellifin makaleleri, kendi deyimiyle bilim dünyasına armağan ettiği binanın temelindeki taşları oluşturur. Birbirinden kıymetli eserlerini ise bu taşların üzerinde yükselen binaya benzeten Gumilev, son olarak ele aldığımız eserin başındaki “Avrasya Tarihinden” isimli yaklaşık yetmiş sayfalık makalesini de inşa ettiği binanın çatısı olarak tanımlar.

Gumilev’in her biri ayrı bir kitap olacak kapasiteye sahip makaleleri bu nedenle oldukça önemlidir. Her bir makalede Asya tarihinin gölgede kalmış bir sorununa dair tezler öne sürülür. İşin açıkçası tarih ilmi için en kolay şey geçmişe dair bir fikri öne sürmektir. Fakat öne sürülen tez iyi bir şekilde malzemelerle desteklenmez ise çoğu zaman havada kalır ve bilim dünyasında pek rağbet edilmez. Gumilev bu aşamada tezini öne sürerken dönemin kaynaklarını mahirce kullanır. Etnogenez tezini unutmadan aynı paralelde güçlü yorumlarını düşüncelerine sağlam dayanaklar oluşturacak şekilde serdeder.

Esasında Gumilev’in üslubunu ağırlaştıran etnogenez terminolojisini, düşüncelerini ifade ederken çok fazla kullanması, bazen elverişsizlik olarak algılanabilir. Ama bütüncül düşünüldüğünde aslında Gumilev’in çalışmalarının yapbozun parçaları gibi birbirleriyle anlamlı parçalar oluşturduğu görülür. Sorun olarak ele alınan tarihi bilinmezliklere dair yapılan yorumlar için ilk aşamada bilim dünyasından destek aranır. Ama genelde sunulan fikirlerin karşısındaki bilim adamları sert biçimde hırpalanır. Bu yüzden her bir makalede fikirlerin sert çarpışmalarında ortaya çıkan kıvılcımlar yeni yangınları müjdelercesine okura sunulur.

Teorik yönü güçlendiren anlatım üslubuna ek olarak Gumilev, her tarihi olaya geniş bir perspektiften bakar. Anlatılan dönem ve vaka, her ne kadar yerel bir görünüme sahip olsa da zengin tarihi bilgiyle tecessüm eden analojik örneklerle desteklenmeksizin sunulmaz. Yani tarihi olaylar, şahsiyetler, etnik topluluklar ve devletler birbirleriyle özdeşleştirilir. Tarihin geneline etki eden bir tezi kanıtlamaya namzet bir bilim adamı için bu normal görülebilir. Ama herhangi bir tezi kanıtlama kaygısı olmaksızın her tarihçinin izlemesi gereken yolun bu olması gerekmektedir. Çünkü, İbni Haldun’un deyimiyle bir su damlası nasıl diğer su damlasına benziyor ise bir milletin geleceği de geçmişine benzemektedir. Bu yüzden benzerlikler üzerinden yapılan anlatım okur için daha ikna edicidir denilebilir.

Gumilev’in dikkat çekici özelliklerinden birisi de sadece tarih disiplininin dar kulvarlarında kalarak fikirlerini serdetmekten uzak durmasıdır. Bu nedenle anlatılarda bazen sosyal bir bilim dalı olan tarihin adeta deneye dayalı bir bilim dalıymışçasına ele alındığı görülür. Yine tarihe yardımcı bilim dalları Gumilev tarafından ustaca kullanılır. Özellikle coğrafya adeta tarihin hamuruna yegâne şekil veren bir etmen gibi sunulur. Her anlatının temeline yerleşen coğrafi faktörler; Asya’nın tarihinin, coğrafyasının eseri olduğuna okurunu ikna edercesine kaleme alınır. Oysaki birçok tarihçi coğrafyaya gereken ehemmiyeti göstermez.

Çoğu zaman Gumilev’in dilinin ağır olduğuna dair eleştiriler getirilse de bazen bilimselliği bir tarafa bırakarak olayları fazlasıyla basitçe anlattığı dikkat çeker. Hatta bazen meselelerin daha rahat kavranmasını istediği için akademik dili bir tarafa bıraktığını itiraf ederek okurunun gönlünü alır (s.235). Buna örnek verilecek olursa karşıt fikirde olduğu tarihçiye “sen onu benim külahıma anlat !” diye satirik bir üslupla yaklaşır (s.274).

Yine bazen Gumilev’in anlatısının yoğunluğuna dair eleştiriler getirilir. Ama tarih yoğun anlatılmadığı takdirde illaki açıkta kalan bir şeylerin olduğu çoğu zaman vakidir. Misal Moğol tarihine dair bir tespit yapıyorsanız, resmin tamamını göstermeden okuru hedef düşüncenizin doğruluğuna inandırmak mümkün değildir. Buna rağmen Gumilev’in bazen az sözle çok şey anlattığını da söylemek gerekir. Misal, eserde merhum çevirmen Ahsen Batur’un bulduğu nerede yayımlandığı belli olmayan Tatar etnonimine dair Gumilev röportajı üç sayfa olmasına rağmen fazlasıyla ufuk açıcıdır.

Makalelerin hedef aldığı sorunlara dikkat çekilecek olursa editoryal olarak çok iyi seçildiklerini belirtmek gerekir. Zira Gumilev’in onlarca makalesi arasından yapılan seçimlerin Asya’nın ve Türklerin kadim tarihine ışık tuttuğu görülür. Türk tarihine dair anlatının oryantalistler tarafından ilk zamanlarda basitçe ele alındığı düşünülürse, ilk araştırmalar sonrası geride kalan birçok soru işaretinin varlığı dikkat çeker. Gumilev makaleleriyle bu soru işaretlerini kaldırmaya çalışır. Misal Hazarya’nın nerede olduğu, Hunların ve Moğolların tarihlerinin bilinmeyenleri, Akhunların dağlı mı göçebe mi oldukları, göçler sonunda Asya’daki demografik değişimlerin etnik olarak nasıl gerçekleştiği vb. konular ustaca ele alınır.

Bu arada bazı makalelerin Hun, Tibet ve Moğol tarihi gibi makro ölçekli konulara dair olup, bazıları ise mikro ölçekli konulara ayrılmıştır. Misal MÖ 36 yılında yapılan Talas Savaşı’na dair olan makale, az zikredilen bir döneme ve olaya dikkat çeker. Gerek makro olsun, gerekse de mikro ölçekli yönelime sahip olsun her bir makalede şaşırtıcı ve ilginç bilgilerin sık sık görüldüğü göze batar. Aslında bazen uzun bir makalede akılda kalan pek fazla bir şey olmayabilir ama Gumilev’in makalelerinde sunulan farklı bilgilerin kalıcı olduğu söylenebilir.

Sonuçta; tarih ilmiyle uğraşıyorsanız yaptığınız işin çeşitli güçlükleri vardır. Sunduğunuz tezin ispatına yönelik yapmanız gerekenler bir hayli fazladır. Gumilev ömrünü tezine adamış yazdıklarını ona göre şekillendirmiş birisidir. Ama esas üzerinde durulması gereken nokta teziyle uğraşırken Türk tarihine kıymetli armağanlar vermesidir. Zengin bakış açısı, yüksek analiz gücü ve eşsiz bilgi birikimiyle Türklüğe emsali az bulunur hizmetler yapmıştır. Yine bu tarz eserlerin dilimize kazandırılmasında katkısı olan merhum Ahsen Batur’a rahmetler olsun.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (3)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Onaylı Yorum Bu yorum, Onaylı Yorumcu tarafından yazılmıştır.
Mehmet Poyraz
01.11.2022
AVRASYA NERESİ?
Günümüzde hâlâ tartışmalı olan “Avrasya” kavramını, bundan yıllar önce derinlemesine inceleyen Gumilev, söz konusu meseleyi farklı ve kendine özgü bakış açısıyla kaleme alırken bunu da inandırıcı bilgilerle ispatlamaktadır. Atlantik, Pasifik ve Hint Okyanusları arasında kalan koca kara parçasını “Avrasya” bölgesi şeklinde tarif eden yazar sınırlarını da aşağı yukarı tespit etme yoluna gidiyor. Buna göre, Çin Seddi’nden Doğu Avrupa’nın Don Havzası’na kadar olan alan ve Kuzey Afrika ile Akdeniz sahillerinin bir bölümü de Avrasya’yı oluşturmaktadır. Uzun yıllar boyunca başta Fransız ve Çinli bilim adamlarının bilerek ve ısrarlı bir şekilde bu alanı görmediğine vurgu yapan yazar, Avrasya’da bir belirip bir kaybolan halkların burayı oluşturmalarından ve diri tutmalarından dolayı haklarının verilmesi taraftarıdır. Elbette bu hak, onları, tarihin mazisinde önemli roller üstlenmiş halklar olarak günümüzde anlatılmasıdır. Bununla beraber Avrasya coğrafyasındaki halkların, ki bunlar Türkler, Moğollar ve Ruslar, Avrupa’nın Çinliler tarafından işgal edilmesinin önünü kestiğine de işaret eden yazara göre söz konusu bölge bir çeşit Avrupa’nın kurtarıcısı durumundadır.

“Avrasyadan Makaleler-I” kitabının kimi sayfalarında Milattan Önce yüzlerce yıl geriye giden kimi sayfalarında ise 18.yüzyıla kadar gelen yazar, 20.yüzyıldaki bölge tarihi hakkındaki bazı tespitlere de reddiyeler sunması dikkat çekiyor. Metinleri kaleme aldığı sıralar yazarın Sovyet Rusya vatandaşı olması, okurun aklına “oryantalist” düşünce sistemine göre hareket ettiği gelebilir. Ya da başka bir deyişle “Rus Bakışı” ifadelerle kaleme alındığı izlenimlerde, zihinlerde yer edinebilir. Gumilev’i tanıyanların saydığımız hislere kapılmayacağı muhakkaktır. Kitabı okumadan önce yazar hakkında azda olsa bilgi sahibi olmak zihinleri rahatlatacağını da ilave etmek gerekiyor.

Günümüzde hâlâ Moğolların istilasını, sebepsiz şekilde geldikleri gibi anlatılırken, yazar bunu tarafsızca tüm gerçekliğiyle izah etmeye girişmiştir. Yani Moğol tebaasının katledilmesi bölgede sonun başlangıcı gibidir. Bununla ilgili yazarın bir tespiti de, o dönem, dünyada öne çıkan neredeyse tüm feodal devletlerin Moğollardan aşağı kalır yanı olmadığıdır. Öte yandan Moğol istilası olmasa, başka bir topluluk yahut devlet buna benzer bir istilayı zaten gerçekleştirecektir.

Söz konusu kitapta, dikkat detaylardan biri de Çin’in izlediği siyaset ve dünyayı tehdit edişi. Elbette bunda ekonomik nedenler baştadır. Çin’den Tibet’e uzanan yazar, nüfusları azda olsa Tibetlilerin de bir şekilde hâkimiyet mücadelesine giriştiğine de yer vermektedir. Hazarya’nın neresi olduğunu sorgulayan yazar Hunların mücadelesini de unutmamış. İlk Türkçe konuşan halkları da tarif eden yazar bunların kendilerini “Türk” olarak tarif etmediklerine de dikkat çekmektedir. “Türk” kavramının da tarif edildiği eseri okumanın kesinlikle zaman kaybı olmayacağını, aksine ufuk açıcı bir kazanım olacağını da son olarak işaret etmek istiyoruz.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (2)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
gecebeg
30.08.2021
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Diğer eserleriyle tamamlanınca büyük bir çalışma ortaya çıkarıyor Gumilev.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Ahmet Seki
02.03.2021
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Gumilev'in Avrasya'yla alakalı makaleleri bir arada. Gumilev severler için önemli bir kitap.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Historian007
17.02.2021
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Diğer Gumilev eserleri gibi bu da alanında seçkin bir eser. Çeviri de nitelikli olunca okumak lazım.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Deniz Yüce
03.07.2020
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Alışılagelmişlerin dışında önemli saptamalarda bulunan tarihçi.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
10*
24.05.2020
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
Bence önce Gumilev'in hayatını okuyun sonra makalalelerini. Gerçekten yaşadığı onca sıkıntıya rağmen ilme olan sevgisi onun en büyük ilham kaynağı :)
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Biblomanic
27.10.2019
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
İslamiyet'ten önceki Türk tarihi hakkında çok güzel makaleler içeriyor. Gumilev'in en güzel boş kara kuru tarih bilgisi vermemesi, o tarih felsefesi yaparak olaylara farklı bir perspektiften bakar. Ayrıca eseri kıymetli kılan ikinci husus ise çeviriyi Ahsen Batur'un yapmış olmasıdır. Kendisi multi lungual bir insandır ve çeviri konusunda Türkiye'nin en iyisidir. Bir kitabın üzerinde Ahsen Batur yazıyorsa kesinlikle almanızı öneririm.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
KY-302053
10.09.2019
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
YILLARDIR BASKISINI BULAMADIĞIM BİR ESER.BİR BAŞYAPIT.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (0)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla
Yüksel Bektaş
28.06.2015
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
L.N.Gumilev tartışılan bir bilim insanı kitapta etnogenez ve passionerlik üzerinden konular anlatılmış, sıradan bir tarih öğrencisi yada okuyucunun kafasını karıştıracak cinsten bir kitap, annesinin kırım Türk`ü olmasına rağmen olayları tam bir rus gözüyle anlatıyor...Yayınevine gelecek olursak çok kötüler, kitapta çok fazla yazım hatası var ayrıca bilgi hataları da var, mesela Kurtuba`nın çin`de olduğu yazılmış!!!
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (1)
Hayır (7)
Bu Yorumu Yanıtla
eskiturkce 27.03.2008
Satın Alma Onaylı Bu ürün yorum sahibi tarafından satın alınmıştır.
L. N. Gumilev'in hangi kitabını okusam doyamıyorum. Hem Selenege Yayınlarını hem de sayın Ahsen Batur'u kutluyorum. Yeni yayınlarını bekliyoruz.
Bu yoruma katılıyor musunuz?
Evet (13)
Hayır (0)
Bu Yorumu Yanıtla