Ne yaptık? Washington'u teoride öğrendik. Sonra? Güzel bir aksiyon romanı okuyup heyecanlandık. E peki? Masonluğun meğerse tüm büyük dinlerin bir özümsemesi(!) olduğunu okuduk. Daha sonra? hemen her konuda bir ilginç bilgiler yüklemesi yaptık. (yoksunluk tankı, abyss, SMSC, ruhun ağırlığı...vs.). Nihayetinde insanın kendine dönmesi gerekliliğini gördük.
işin aslı Brown, iyi bir karma bilgiler topluluğu hazırlamış bir de aksiyon monte etmiş. Ancak eğer asistanları hazırlık safhasında Brown'ı biraz da Doğu anlayışı hakkında, İslam ve Yahudiliğin bazı noktaları üzerinde bilgilendirselerdi, çok daha etkileyici bir eser çıkardı. Hakka giden yolun insanın kendinden geçtiğine dair yüzlerce alıntı bulunabilir. Mevlanadan tutun Yunus Emreye, Hatta biraz cesur bir örnekle Hallacı Mansura kadar. Ancak Brown'un da kitapta söylettiği gibi, bu hususları her zihinin anlayıp hazmetmesi zor olabilir.
"Ayağımızın birini yere sıkıca basıp" kitabın aksiyon dış maskesinin ardındaki ikincil ifadelere bakarsak ufuk açıcı zihin esnemeleri yaşanabilir.
Genelde iyi hazırlanmış fakat Masonları Dinlerle barıştırma art niyeti de hissedilen bir kitap. Olaylarda bir iki mantık hatası da mevcut. (Katherinenin kütüphaneye gelmişken dönüp beyaz Volvoyla hep birlikte kaçma imkanı varken ne diye içeriye dönüp kapana girdiklerini anlayamadım).
Son olarak bizim bir takım "ileri görüşlü" vatandaşların kitabın ifade ettiklerinden dolayı kitabı yerden yere vuracaklarını da tahmin etmekteyim.