E-Dergi

Dostoyevski'nin kumar tutkusunu bilmeyen yoktur. Bu bilgi ışığında kitabın kısalığı beni biraz hayal kırıklığına uğrattı. Yine de kumar oynayan kişinin karakteriyle ilgili tespitler gerçekten dikkate şayandı. Hele ki aynı kişilerin benzer kaygılarla gerçek hayatta da karşımıza çıktığını hatırlarsak kumar ve hayat arasındaki benzerlik bir kez daha gözlerimizin önüne seriliyor.

Kısa bir roman olmasına karşın Dostoyevski'nin en önemli kitaplarından biri olduğunu düşünüyorum. Farklı olduğumuzu zannetsek de küçük oyunlarımızla, anlamsız hesaplarımızla, sessiz savaşlarımızla aslında hepimiz birbirimize çok benziyoruz.

Sıkıldığım için bıraktığım ender kitaplardan birisi. Gerçi gerek anlatımıyla gerek kurgusuyla olsun önemli bir edebiyat eseri olduğunu düşünüyorum ama kitabın ilk bölümleri beni çok sıkmıştı. Biraz ara verdikten sonra tekrar okudum, neyse ki okuduğuma pişman olmadım.

Varoluşçuluk felsefesine "Sisifos" mitini kazandırdığı için Camus'u kutlamak gerek. Sisifos'un kayası gerçekten de yaşamı en iyi karşılayan imgelerden biri. Sartre'ın Varoluşçuluk üzerine yazdıklarını okuduktan sonra okumanın daha faydalı olacağı kanaatindeyim.

Saatleri Ayarlama Enstitüsü ve Huzur'u okuyunca Tanpınar'ın neden bu kadar az roman yazdığına üzülüyorsunuz. Fakat romanın yazıldığı dönemde okur tarafında pek de ilgi gösterilmediğini hatırladığınızda ve Tanpınar'ın günlüklerinde bu konudan hayıflandığını okuduğunuzda okur olarak "okumadığım için kendimi suçlu hissedeceğim başka kitaplar da var mı acaba" diye düşünmekten kendinizi alamıyorsunuz. 20. yy. Türkçe'siyle yazılmış en değerli edebiyat eserlerinden biri olduğunu düşünüyorum.