Toplam yorum: 3.084.218
Bu ayki yorum: 3.900

E-Dergi

hakan arslangiray

Ülkemizin en önemli sorunlarından birinin az okumak ve buna bağlı olarak okuduğunu anlamamak olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle başta kendi ailem ve yakın çevrem olmak üzere, ulaşabildiğim tüm insanların kitap okuması için elimden geldiğince çabalıyorum. Okuduğum kitapları yorumlayıp paylaşarak kitapseverlerin bu kitaplar hakkında bilgi edinmesini amaçlıyorum.

hakan arslangiray Tarafından Yapılan Yorumlar

06.01.2024

İlk diyalogda Sokrates ile bir arkadaşı dindarlık üzerine konuşuyor.

İkinci diyalogda ise Sokrates idam edilmek için hapiste beklerken onu kaçırıp kurtarmak için gelen bir arkadaşına neden kaçmayacağını anlatıyor.
06.01.2024

küçük bir kasabaya gelen sıradışı karaktere ve davranışlara sahip gizemli bir adamın kasaba halkıyla tanışıp arkadaşlık kurması anlatılıyor romanda. çok değişken tavırları olan adamın dengesizliği ilgi çekse de çeşitli sorunlara yol açıyor ve hikaye bu eksende devam ediyor. romanın bazı bölümlerinde ana jarakterin sayfalarca kendi kendine düşünüp tartıştığı bölümleri okumak biraz yorucu oluyor.
04.01.2024

Yazar bu tiyatro eserinde dönemin Rus insanını ve özellikle taşrada yaşayan idarecilerini mizah ağırlıklı bir dille eleştirerek anlatıyor.

Teftiş için kasabalarına bir müfettiş geleceğini öğrenen idareciler, kasabanın hanında konaklayan genç bir insanın müfettiş olduğunu düşünerek onu ağırlama derdine düşerler. Başta kaymakam olmak üzere herkes kendi kanunsuz işlerini örtbas etmek telaşına düşerek genç adamla yakınlaşmaya çalışır.

Durumun farkına varan adam da bundan faydalanma fırsatını kaçırmaz.

Yazar oyunda dönemin yönetim sistemini ve adaletsizliğini, gücü elinde tutan neredeyse herkesin gücü yettiğini ezdiğini ve aslında 'alan razı veren razı' hesabı bu durumdan en altta kalan halk dışında kimsenin de şikayetçi olmadığını anlatıyor.

1600'lü yılların İstanbul'unda sevdiği kadını arayan bir adam anlatılıyor romanda.

Yazar kitaplarında genel olarak kullandığı tarihi kişi, dönem ve olaylarla romanın kurgusunu birleştirme tarzını bu romanda da etkili bir şekilde kullanıyor.

Sultan Ahmet'in kendi adıyla anılacak olan camiyi yaptırdığı dönemde hem cami inşaatında dülgerlik yapan hem de şehzadelere tomak adlı oyunun eğitimini veren Bahşı lakaplı karakterin, köylerinden kaçıp evlendikten çok kısa bir süre sonra bir kaza sonucu kaybolan eşini arama çabası dönemin gerçek kişilerinin de hikayeye katılması ile anlatılıyor.

Romanda bulunan dört ana karakterin aşklarını üç farklı yolla göstermesi okuyucuya sunuluyor; yıllarca kavuşamasa da aşkından hiç vazgeçmeyen biri, yıllarca yan yana olmasına ve aşkına hiç karşılık bulmasa da aşkından vazgeçmeyen birileri, yıllarca sevilip el üstünde tutulduğu halde sevemeyen biri.

Yazar, romanda aşkla ilgili bazı ikilemleri de karakterlerin ruh hallerine yansıtarak anlatmaya çalışıyor; aşık olduğunuz kişiye kavuşmak için iyi-kötü her yol mübah mıdır, aşık olduğunuz kişinin mutluluğu için kendi mutluluğunuzdan vazgeçmeli misiniz, yalanlar üzerine kurulan bir ilişki mutluluk getirir mi gibi.

Yazarın benim okuduğum kitapları içinde kurgu ve sürükleyicilik açısından en üst sıralarda olmasa da sıkılmadan ilgiyle okunabilecek değerli bir roman olmuş.

"Sen varken dünyamda başka birine yer kalmaz. Yerin gözümün içi, gözümü yumduğumda gönlümün köşesidir." (s.34)

"Demek aşk görmekle başlıyor! Göz, ruha açılan bir pencere olmalıydı..." (s.108)
Japonya'da Osaka Üniversitesi'nde profesör olan yazar, samurayların Japon tarihindeki yerini anlatıyor kitapta. Kitabın anlatım dili doğal olarak biraz akademik olmuş. Japon tarihi konusunda genel bir bilginiz olsa dahi kitapta adı geçen kişi, yer ve olayları anlamak ve yorumlayabilmek için kitabın dışında ciddi anlamda ek araştırma yapmanız gerekebilir.

Yazar kitabın ilk bölümünde samurayların ortaya çıkışını ve Japonya'nın farklı dönemlerinde sivil, askeri ve siyasi hayattaki önem ve etkilerini anlatıyor.

Kitabın orta kısımlarında samurayların kişisel özellikleri, aile hayatları, kültürleri, toplumdaki yerleri gibi konular anlatılıyor.

Kitabın son bölümlerinde ise özellikle Japonya'nın yabancı ülkelerle ilişkilerinin gelişmesi ve buna bağlı olarak ateşli silahlar gibi savaş tekniklerinin ilerlemesiyle samurayların etkin konumlarının zayıflaması ve halk arasındaki üstün sosyal statülerinin sona ermesi anlatılıyor.

Samurayların ülke yönetimlerine ve siyasi hayata olan etkilerinin anlatıldığı bölümler Osmanlı İmparatorluğu döneminde yeniçerilerin statülerinin devlet yönetimine olan etkilerini akla getiriyor.

Japon tarihi konusunda ortalamanın üstü bilginiz varsa veya ek araştırma yaparak okumayı seviyorsanız kitap ilginizi çekebilir.

"... kılıç, samurayın hayatındaki en önemli mülktü; her kim kılıcını kaybederse, onurunu yitirmiş sayılırdı." (s.50)
Son Gezdikleriniz
Türk Dış Politikası (2 Cilt Takım)