Toplam yorum: 3.083.022
Bu ayki yorum: 2.702

E-Dergi

denizmavi Tarafından Yapılan Yorumlar

29.11.2004

Kazım Karabekir’in dört ciltlik Birinci Dünya Savaşı hatıralarının sonuncusu. Savaşın başlamasıyla birlikte 93 (1877) harbinde zaten Kars bölgesini işgali altına almış olan Rusya bu kez Erzincan’ı da içine alarak Sivas sınırına kadar gelir. Fakat 1917 Ekiminde Rusya’da Bolşevik ihtilali olmuştur ve Rusya savaştan çekilme kararı almıştır. Brevst-Litoks anlaşması ile 93 harbi öncesi sınırlara çekilme kararı alınır. İşte burada Kazım Karabekir’e Rus askerlerinin boşalttıkları bölgeleri teslim alma görevi verilir. Fakat bu o kadar kolay olmayacaktır. Rus askerleri çekilmiştir fakat yerlerini Ermeni çetecilerine bırakmışlardır. Rus ordusundan kalan silah ve techizat da Ermeni çetelerinin eline geçer. Önceki ciltte Erzincan ve Erzurum’u teslim almasıyla ilgili hatıralarını aktaran Karabekir Paşa, bu son ciltte de Kars bölgesini ve daha ötesini teslim almasıyla ilgili hatıralarını bizlere aktarıyor. 1918 Haziran’ında Gümrü’ye kadar ilerleyen Osmanlı ordusu Ekim ayına gelindiğinde Bakü’ye kadar gelir fakat bu sırada Cihan Harbi sona erer ve Kazım Karabekir’in ordusu lağvedilir. Sınır Gümrü anlaşması ile Kars’ın doğusundan çizilmiştir.
Soluk soluğa okunacak harika bir eser.
29.11.2004

İnsanın düşünce gücünü tanıması, hızlı düşünebilmenin püf noktalarını görebilmesi için faydalı bir kitap olmakla birlikte kitabın adının fazla iddialı olduğunu da söylemek gerekir. Kitabın içinde kolay ezberleme yöntemleri, hızlı okuma yöntemleri, çabuk kavrama, olayları çeşitli boyutlarıyla farkedebilme yöntemleri hakkında faydalı bilgiler bulunabilecek faydalı bir kitap.
29.11.2004

Tıtus Livius M.Ö. 19 - M.S. 57 yıllarında yaşamış Romalı bir tarihçidir. Bu kitapta anlattığı olaylar M.Ö. 397 yılında Veii kentinin kuşatması ile başlayan olayların ve bunların senatoda ifade edilmesini konu alan anlatımlardır. İlgili yıllarda Galya’lılar Roma ordusunun başına dert olur ve aralarında çok kanlı, zaman zaman katliamlara dönüşen savaşlar yaşanır. Sonunda Galya’lılar ikna edilir ve Roma’nın sadık halkı haline gelirler. Galya bilindiği üzere bugünkü Fransa’nın bulunduğu yerdir. Fakat halkının bugünkü Fransa halkı olup olmadığı konusu net değildir. Bugünkü Fransa’da çeşitli yerel etnik dillerin konuşulduğu göz önüne alındığında da böyle bir tahminde bulunmanın güçlüğü ortaya çıkar. Fakat yakın tarihte Fransa’da, Korsikalılar ile yapılan kanlı mücadeleler hatırlanınca ve sonunda da Korsikalıların ikna edilerek sadık Fransız halkı haline getirildikleri hatırlanınca tarihin tekerrürüne şaşmamak elden gelmiyor.
29.11.2004

Yazarın 1988 yılı Ocak Haziran döneminde yazdığı makalelerinin derlendiği bir kitap. Kitap adını ise yine içeriğindeki makalelerden biri olan ve 12 Eylül döneminde 1402 Öğretim görevlisinin üniversitelerinden uzaklaştırıldığını konu eden yazıdan almış. Dönemin özelliği gereği Özal uygulamalarının en yoğun şekilde yaşandığı göz önünde bulundurulduğunda konularda ağırlıklı olarak bu uygulamaları içeriyor. En çok nasibini alan da dönemin Milli Savunma Bakanı Ercan Vuralhan. Vuralhan’ın o dönem satın alınmasını sağladığı zırhlı araçların aranılan niteliklerden yoksun bulunması sonucu Uğur Mumcu da Bakan’ın ve yakınlarının bu alıma aracılık aden kişilerle ilgili tüm ticari ve özel ilişkilerini belgeleriyle gözler önüne sermeye çalışmış. Ayrıca askeri alımların Sümerbank’tan yapılmak yerine özel sektörden de yapılmaya başlanmasını sıkça eleştiriyor. Bunun devlete gelir kaybına neden olacağını kamu alımlarının KİT’lerden yapılmasını savunuyor. Fakat bu konuda devletin ne kadar zarar ettiğine (eğer zarar ettiyse) dair bir araştırması yok. Makalelerde ayrıca sık sık Çetin Altan, Ahmet Altan ve Mehmet Altan’a çatmış. Belirli bir suçlama konusu yok fakat ifade tarzı “Marksist dönek ve onu izleyen iki oğlu” şeklinde olduğu görülüyor. Uğur Mumcu gibi büyük bir yazara pek uygun bir tarz olmamış bu. Uğur Mumcu’yu sevenler için, makalelerinin toplu halde bulunduğu güzel bir kitap.
29.11.2004

Kitap, yazarın 1991-1992 yılları arasında yazdığı köşe yazılarının derlenmesinden oluşmuştur. Kitap, “Hiçbir şey değişmiyorsa” sloganı ile takdim edilmiş.

Sayın Altan’ın adı geçen kitabını okuduktan sonra insan, Türkiye?nin gerçekten nasıl kısır bir döngü içersinde oyalandığına hayret ediyor. On yıl önceki problemler, saplantılar, kuruntular, paranoyalar, çekişmeler kavgalar neredeyse bugünkülerle aynı. İngilizcede her on yıla “decade” deniyor. Bir on yılda neler değişmez ki... Dünyaya baktığımız zaman, gerçekten başdöndürücü bir değişim ve gelişim görüyoruz. On yılda demirperde çöktü, dünya çift kutupluktan tek kutupluluğa geçti. Doğu Avrupa ülkeleri bile tanınmaz düzeyde değişti, gelişti, demokratikleşti. Türklerin zorla ismini değiştiren Bulgaristan, o düzeyde kabuk değiştirdi ki, Türklerin kurduğu parti şimdi orada koalisyon ortağıdır.

Peki Türkiye niye değişmiyor? Veya Türkiye niye değiştirilemiyor? Kitabın sunuş yazısında bu soruya cevap olabilecek bir cümle var: Türkiye’nin sorunlarının sürekliliği ve çözümsüz bir ortamın varlığı, bu ülkede kimilerinin varlık sebebi? (s.10) Türkiye’de statükonun devamından yana olanlar, aslında statükodan beslenenlerdir. Merkeziyetçi, bireyi devlete feda eden, hiyerarşik, hantal, israfçı, tek tipçi, çoğulculuğa kapalı, militarist, ideolojik ve baskıcı devlet anlayışı değişmedikçe medeni dünyadaki yerimizi almamız mümkün görünmemektedir.
Son Gezdikleriniz
Orta Çağ Tarihi Dokuz Peruklu Kız Savaşı Sabreden Kazanır & Şansölye Merkel’in Hikayesi ve Türkiye İlişkileri Kültür ve Gündelik Hayat