Toplam yorum: 3.081.289
Bu ayki yorum: 967

E-Dergi

Eral ÖCAL Tarafından Yapılan Yorumlar

08.12.2003

Kitapta da dendiği gibi bu ne bir polisiye ne de bir aşk romanı. Kitap sizi içine alan çok güzel harmanlanmış bir aşk bir polisiye bir cinayet romanı. Bizi çelişkiye düşüren açık sözlü hatta biraz ukala kahramınımız Ali Ferah renkkörü bir ressamdır.Ali Ferah katatonik şizofren kız kardeşi Hayal veyaşadığı tecavüzü unutamayan annesi ile birlikte babasından kalma evinde kalıyorlar.(Babasından kalma diyorum çünkü babası hikayenin başlarında ölüyor.)Ali Ferah hastalığının tedavisi için gittiği nöroloğunun muaynehanesinde Nobel ödüllü yazar Salim abidin ile karşılaşır. Salim Abidin Ali Ferah'ı ukala kendini bilmez bir tip olarak görür ilk başta ama onu tanıdıkça onun aslında ruh ikizi olduğunu görüp onu en yakın arkadaşı ilan eder.Bu yakınlaşma ile başalyan zincirleme olayların da arkası kesilmez. Kitapta bir roman için az sayıda karakter var ve neredeyse herkesin birbiriyle bir ilişkisi oluyor.
Kitap bizi çelişkiye düşüren ve kitabı elinizden bıraktığınz halde aklınızdan atmanızı engelleyen bir sonla bitiyor(Ben o şişko kadının dediklerine inanmak istiyorum çünkü onun anlattığı gibi biten bir son tam bir şok oluyor ve kitaba ayrı bir güzellik katıyor).
Bu güzel romanı kaçırmamanızı tavsiye ederim.
08.12.2003

Okudukça sizi içine alan oldukça akıcı bir anlatışla yazılmış bir kitap Kürklü Venüs. Kitabı okurken bir günlüğü okuyormuşsunuz gibi geliyor. Her bir iki sayfa başka bir günü anlatıyor. Konusu ise oldukça ilginç. Burada aldatan kandıran bir kadını ve onu delicesine seven bir adamı okuyoruz. Kadın olduğunu özellikle vurguluyorum. Sade'ın kitaplarını okuyanlar(Sade'ı dile getirmemin nedeni sadizim ve mazoşizim felsefelerinin birbirleriyle ilişkilendirilip sadomazoşisizm'min doğması kadar yakın ilişkili olması) orada işkencelere maruz kalanların kadınlar olduğunu hatırlarlar. Kürklü Venüs'te ise Wanda adında bir kadın(Bana Charles Crichton'ın "Wanda adında bir balık" filmini hatırlatıyor.)zalim ve gaddar. Wanda kızıl saçlı kiraz dudaklı çok çekici bir kadın. Kahramanımız(ezik kahraman diyelim.) Serge garip davranışlı bir adam. Ama onun bu garip davranışları komşusu Wanda'nın hoşuna gidiyor ve birbirlerine aşık oluyorlar.Serge Wanda'ya öyle büyük bir aşk duyuyor ki kendisini isterse öldürmesine bile izin veren bir kölelik anlaşması imzalayarak onunla birlikte ülkeler arası bir geziye çıkmayı kabul ediyor. Okurken Wanda'nın da Serge'ye aşık olduğunu onu sevdiğini düşünüyoruz. Serge'yi o köle hali ile seviyor gibi görüyoruz. Serge Wanda'nın tüm aşağılamalarına kırbaçlarına katlanıyor. Ama bu Serge'nin düşündüğü gibi olmuyor ve Wanda ondan giderek sıkılmaya başlıyor.Ve beklenen sona ulaşıyoruz Wanda Serge'yi bir yunanlı ile aldatıyor. Serge'de yalnızca Wanda'nın Kürklü resmi ve kırık kalbi kalıyor.
Mazoşist edebiyatının doğmasını sağlayan L.S. Von Masoch'un bu başyapıtını kaçırmayın!
17.11.2003

O'nun hikayesi, aşık olduğu adam için herşeyi yapabilecek bir kadının hikayesi. O aşık olduğu Rene'nin tüm isteklerini karşı koymadan gerçekleştiriyor. Rene O'nun kendi istediği gibi bir kadın olması için O gibi başka kadınların olduğu, 18. yy insanları gibi giyinmiş uşaklardan oluşan (kırbaçanırken, kendilerini onlara verirken bile yüzlerine bakılmasının yasak olduğu ) bir kaleye gitmesini istiyor.O bu garip geneleve girmeyi kabul ediyor. O içinde bulunduğu o kötü durum da bile Rene'yi düşünmekten vazgeçmiyor. (Rene'nin ayaklarına baktığında terliklerinin eskidiğini görüp yenilerinin alınması gerektiğini bile düşünüyor). O kendini feda ederken her seferinde Rene'nin gözüne girdiğini onun ilgisini daha fazla çektiğini düşünüyor. Ama Rene onu üvey ağabey Sir Stephen'a hediye ediyor. O Rene için Sir Stephen'ın tüm isteklerini kabul ediyor. Kalçalarının kızgın demirle dağlanmasına,cinsel organının genişlemesi için o ağır halkarın takılmasına göz yumuyor.
İlginç olan Rene ise onu giderek unutuyor. Sir Stephen ise O'ya aşıkmış gibi ilgi duyuyor.(Tabi aslında bize ilk başta öyle geliyor.) O Rene'nin giderek uzaklaşan ilgisi sonrasında Sir Stephen'a aşık olmaya başlıyor.Benceyse bu ilgi Sir Stephen'ın ona duyduğu ilgi sonucu değil.Yalnızca untulmak bırakılmak istemiyor ayrıca bunca tecavüz ve işkenceye rağmen aslında bunlar O'nun hoşuna gidiyor. O bir fahişe bir köle gibi davranmayı seviyor.Katlandığı işkenceler onun için bir rutin haline geliyor.Tecavüzlere artık ne Rene için ne de Sir Stephen için katlanıyor yalnızca kendi rızasıyla katlanıyor . Sir Stephen ve Rene O'ya karşı ilgisini kaybettikten sonra O'ya sorulan istersen gidebilirsin ya da istersen kalabilirsin sorusuna eminim O'nun cevabı kalmak olacaktır.
Sayfalarca süren paragraflara rağmen kitabın anlatım tarzı aslında pek de sürükleyici değil ama içeriği ve duyguların yansıtımı harika.Döneminde oldukça ses getirmiş aslında Sadizim unsurları içeren dramatik bir aşk kitabı. Bu tarza ilgi duyanların raflarında bulundurması gereken bir kitap.
07.10.2003


Kitabın içindeki öyküler Juliette,Justine ya da Sodom'daki Sade'a pek benzemiyor. Diğer kitaplarında Sade oldukça acımasızdı. Kazanan ve güçlü olanlar hep kötülerdi. Bu kitaptaki öykülerde(aslında aşkın suçları daha fazla öyküye sahip ancak bu kitapta üçüne yer verilmiş) başkahramanlarımız birer sadist değiller, yaptıklarından pişmanlık duyan( bunlar hiç de alışkın olduğumuz duygular değil) acı çeken insanlar var. Kitapta üç öyküye yer verilmiş, bunların ardından sade ile ilgili yorumlar( ki bu yorumları okumak öyküleri okumaktan daha iyi aslında ve bu yorumları yapan yazar yazılarında sanki sadizimi benimseyen bir hava yaratmış),kronolojisi ve yazdığı öykülerin adları ve kısa yorumları var.
Sade'ın tanımak için iyi bir başlangıç ama Sade'ı anlamak için yeterli olmayan bir kitap.
10.09.2003

Juliette, justine'nin kızkardeşi.Ama onun tam tersi. Justine saf ve iyi kalpli inançlarına bağlı ve kadere inanan, hayatın tüm kötü çalımlarına rağmen umudunu yitirmeyen bir insandı. Juliette ise zeki, sadist,amaçları uğruna her yolu deneyebilen bir insan.Bu birinci kitapta juliiette'in nasıl bir sadiste dönüştüğü ve durduralamayan yükselişi anlatılıyor.
Sade kitabında yine dini yerden yere vuruyor,sürekli dini ve ahlaki kuralların anlamsız olduğunu anlatıyor. Kendi kurallarını koyduğu bu ya da bizim dünyamızda Juliette hızla yükseliyor.Zaten içinde olan bu kötülük tohumu ilk olarak bir manastırda gelişmeye başlıyor. Sade'ın diğer kitaplarını okuduysanız mutlaka karşımıza seks düşkünü rahipler ve rahibeler hep çıkmıştır zaten.
Bu kitabı okumaya başlamadan önce Justine/erdemin felaketlerini ve Sodom,Sodom'un 120 gününü okumalısınız.
Kaçırılmayacak bir kitap bence!