siz ki tanrıya inanıyor ve ona dua ediyorsanız biliniz ki o ettiğiniz dualara siz inanmazsanız, tanrının gerçekleştirmesini bekleyemezsiniz..bu kitap farklı birşey mi söylüyor arkadaş, sen ne kadar istekle ve inançla(burada ki inanç kelimesi dinî değildir) birşeyin olmasını istersen, o şey olur..inanan insan bunu sana tanrının verdiğini söyler, sende tamam doğru dersin..Tanrı'ya inanmayan biride aynı şeyleri aynı şekilde isterse bu durumda istekleri gerçekleştiren nedir..Evrendir..yani isteyip de Tanrı verdi demek makbul ama ben istedim oldu demek saçma..komik olmayın..ayrıca kitapta size şunu vaad etmiyor: elma dedim, elmam oldu, armut dedim armudum oldu.. istemeyi bilmeyen insana istemenin ne olduğunu öğretiyor..
hayatınızda buna benzer değişim ve gelişimler olmadıysa kitaba çamur atmak çok çok çok basit.. Tanrıya inanarak istediğiniz şeyle, kendinize inanarak istediğiniz şey arasında hiç bir fark yoktur önemli olan neyi ne kadar istediğinizdir..
Bu kitabın belgeselinide öneririm..ama boş boş izlemek yerine, kendinize inanarak yapabileceklerinizin sınırının olmadığını bilerek izlerseniz ancak o zaman fayda sağlarsınız..aksi taktirde aşağıdaki bir kısım arkadaşların düşündüğü gibi düşünür, "bu ne ya" der kapatırsınız ki bu da kendinize olan inancın göstergesidir:)
Ve önemli bir not: eğer istediğiniz şeye yaklaştıysanız, bir yerde de sizin harekete geçmeniz gerekir..posta kutusunda mektup bulan adamın bir işi var ve insanlara kişisel destek veriyor..karşılığında çek almasından normal birşey olabilir mi..bunu biraz da böyle değerlendirin..
kendinizin "aşırı" şeyler yapamayacağına inanmanız, inandığınız yüce varlık neyse, onunda yapamayacağına inanmaktır..