Toplam yorum: 3.080.122
Bu ayki yorum: 0

E-Dergi

diduk Tarafından Yapılan Yorumlar

25.04.2024

Kitap “tavsiye ettiklerim” listesinde.Sıradan bir yaşamın derinliklerini ve insan ruhunun karmaşıklığını incelikle ele almayı başarıyor.Stoner, bir çiftçinin oğlu olarak başladığı hayatına,üniversitede edebiyat profesörü olarak kariyer yaparak devam eder.Williams,sade diliyle derin bir insanlık portresi çiziyor.Stoner'ın karşılaştığı zorluklar ve içsel çatışmalar,okuyucunun karakterle empati kurmasını sağlıyor. Roman, sadece Stoner'ın kişisel mücadeleleriyle değil,aynı zamanda insan ilişkileriyle de derinlemesine ilgileniyor.Eşiyle karmaşık ilişkisi ve öğrencisi ile yaşadığı tutku duygusal derinliğini arttırıyor.
Kitap,sadece Stoner'ın hayatına odaklanmakla kalmıyor,aynı zamanda edebiyatın ve akademik dünyanın iç yüzünü de gözler önüne seriyor.Kitabın kurgusu da son derece başarılı.Geçmişle bugün arasında ustaca geçişler yaparak,Stoner'ın hayatının farklı dönemlerini akıcı bir şekilde bir araya getiriyor.İnsanın varoluşsal sorularıyla başa çıkma mücadelesini ele alan güçlü bir roman.
15.04.2024

Kitap kıyamet sonrasında insani yaşam koşulları arayan baba ve oğulu anlatıyor.bize sunuluş şekli henüz ilahi bir kitap vasıtasıyla insanlığa sunulmamış,bir peygamberin yalın hikayesi gibi.Koruyucu baba figürü,umut olarak gördüğü oğlu ve ateşi taşıdıklarına olan inanç üçlemesi ilahi dinlerin anlatılarının kalıplarında.Ne yazık ki mekan olarak tasvir edilen dünya çok daha acımasız.Kitap boyunca sadece bir karakterin ismi geçiyor,o da tam olarak hatırlanılamayan silik bir isim.Dünyanın nasıl o hale geldiği ya da baba-oğulun bu yolculuğa çıkmadan önce nerede olduklarına dair bilgi yok.Okuyucu bir nükleer kıyamet tasvirini seziyor ama kitapta bahsi geçmiyor.Hikaye boyunca sık sık iyi kötü ve doğru yanlış ayrımında kalıyorlar. Filme de aktarılan kitap insanlığın en umutsuz şartlarda bile yeşerebilmek için toprak arayacağını anlatan bir anlatı.Kitabın başka bir çevirisi var mı diye incelemedim.Orjinal dilinde okumadığım için eleştiri yapamıyorum fakat bu konuda daha titiz olunabilirdi
02.04.2024

cihan Burak, Yunus Nadi yayımlanmamış öykü ödülü almış bir öykücü, mimar ve ressam. Daha çok mimar. bu kitabı bir öykü kitabı değil, hatırat kitabı. Belki Türkiye’de mimarlık tarihine ilgi duyanlar ilgi çekici anılar okuyabilir. Yazarın kendine ve dönemine has ince zevkleri, mizah anlayışı anlatıma güzellik katmış.
İlginç bir nokta da Türkçenin kullanım şekli. kitap, kelimelerin yazarın kullandığı şekli korunarak basılmış. Bu örneklere küçüklüğümde okuduğum eski basım kitaplarda da rastlamışlığım var. Mesela, söyleyen değil söyliyen; hoparlör değil Fransızca okunuşu gibi oparlör; yudumlayan değil yudumlıyan… Özellikle fiillerde bu noktalara denk geldikçe Türkçenin çok da yazıldığı gibi okunan bir olmadığına kanaat getirdim.
12.03.2024

Yazarın oldukça ilginç bir mizah anlayışı var. Romanın karakterleri ve olay örgüsü, sıra dışı ve absürt olmasına rağmen insan doğasının ve toplumun derinliklerine dair önemli göndermeler içerdiği için okuyucuya gerçeğe yatkınmış hissi veriyor. Absürt olaylar, gerçek kişilerle öyle harmanlanarak sunuluyor ki, Hitler’le Orta Amerikalı birinin dostluğunu yadırgamıyorsunuz. Romanda bir kaç gerçek kişi, kurgusal olaylarda kullanılmış.

Anlatıcı, Rudy Waltz, kişiliğinin nasıl şekillendiğini, ailesiyle ilişkisini anlatırken, aralarda yemek tarifi veriyor. İnsan tariflerini not etmekten kendini alamıyor. Tarifler, anlatıcının daha çok kendileriyle ilgili olan ebeveynlerinden çok, mutfaktaki hizmetlilerle büyümesinden dolayı onun kişiliğinin bir parçası. Yazarın şekillendirdiği kahramanı, yine anlatılan olaylar kadar absürt, fakat okuyucuya sunuluşu açısından ete kemiğe bürünüyor. Kitabın etkisiyle zor bir konuşmayı “linzer torte” eşliğinde yapabilirim.
06.03.2024

Kitap daha çok bir araştırma-tez çalışması niteliğinde. Demokrasi, toplum ve yönetim biçimlerinin şekillenmesini çeşitli benzetmeler yaparak açıklıyor. Bunlardan en önde gelenleri kızıl kraliçe ve Leviathan. Devleti ejderha olan leviathana benzeterek, toplumların kendi leviathanlarını nasıl ehlileştirdiğini ya da ayakları altında ezildiğini örneklendiriyor. Demokrasiyi toplumun ve bir ejderha olan devletin “dar koridorda” yürümesine benzetiyor. Ezilmeden ilerleyebilme hali diyebiliriz. Bir yandan da devletin işleyişinin ayrılmaz parçası olan ekonominin toplumların demokratik yönetime ulaşmasındaki etkilerini irdeliyor. Konuya liberal demokrasi yanlısı bir pencereden bakılmış. Okurken, kitaptaki örnekler daha sol bir pencereden değerlendirilseydi nasıl olurdu diye düşünmeden edemedim. Ama genel olarak tarafsız bir gözle yazılmış diyebilirim. Konuyla ilgili çalışanların ve ekonomi-yönetim bilimleri gibi bölümlerde okuyanların okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum.