Kitap, Müslümanların kendini muhasebe yönüyle hazırlanmış, içerden birisi tarafından tenkit yönüyle ele alınmış bir eser. Kitabı bir özeleştiri olarak görmek mümkün. Bu konuda Hayreddin Karaman Hocaefendinin ‘Müslümanların özeleştiri mekanizmasını işletemediklerini, bir kimseyi tenkit edildiğinde iyi niyetinden şüphe edildiği ve birtakım bahanelerle pişman edildiği, bu da Müslümanların cesaretini kırdığını, müslümanın amacının yıkmak, kırmak, uzaklaştırmak olmadığını, söylenilen sözün doğru olması, çağırdığınız yönün doğru olması, üslûbun sert, hatta monoton olması için sebep olmadığını, tenkit yapan insanın, karşısındakinin gönül gözünü de dikkate alması, gönlün kapısını açan anahtarı bulması gerektiği’ tavsiyeleri elbette ki önemlidir. Ancak kitabı okuduğunuzda muhalefet partilerinin hiç de kendilerini yormadan, kolaylıkla dağıtabilecekleri bir elkitabı gibi duruyor. Peki ne zaman adam gibi öz eleştiri yapacağız? Tenkit etmeyi, ‘düşmanın eline koz vermek’ zannederek bu işten vazgeçmek de doğru değil. Özeleştiri yaparken ölçülü olunmalıdır, ifrat edilerek kendisine düşman, rahatsız bir karakter de yaratılmamalıdır.
Kur’an, “Allah ile aldatılmayın!” ihtarında bulunuyor. Neden? Çünkü Allah ile aldatılanların en büyük sorunu, aldatıldıklarının farkında olma imkanından büyük ölçüde yoksun bulunmalarıdır. Çünkü derinden inandıkları ve içtenlikle teslim oldukları bir değer kendilerinin aleyhinde kullanılıyor. Bunu fark etmeleri kolay değildir.(Önsözden)
Kur’an’da, aldatışlar ve aldanışlardan dikkat çekilenler arasında en tehlikeli aldatış şu ikisidir:
1. Dünya nimetlerinin araç yapıldığı aldatış,
2. Allah’ın araç yapıldığı aldatış.
Araç kullanılarak sergilenen aldatış ve aldanışın en yıkıcı ‘Allah ile aldatma’dır. Kur’an şöyle uyarıyor:“Sakın, aldatıcı sizi Allah ile aldatmasın!” (Lokman, 33; Fâtır, 5; Hadîd, 14)
*Dinler Tarihi, insanın, tanrısal güce katılmaya ve onu beşeri amaçlar için kullanmaya yönelik girişimleriyle doludur. (Paul Tillich) (s.11)
*‘İdris suretinde iblisler’ sözü Mevlana’nın oğlu Sultan Veled’indir. (Maarifi 334) (s.32)
*Beni bir kez aldatırsan sana yazıklar olsun, beni iki kez aldatırsan bana yazıklar olsun. (Çinli Bilge Sun Tzu) (s.49)
*Kur’an, ölülerin gözüyle okundu. Kur’an’ın ezelî vahiyden hareketle, zamanlarının meselelerini çözümleme dehası göstermiş olan insanların gözüyle değil. (R. Garaudy, Yaşayan İslam, 122) (s.89)
*Şeytanlar, periler gibi varlıkları lâhavle ve zikirle kovmak mümkündür. Fakat engel Tanrı olursa onu hangi lahavle ve zikir uzaklaştırabilir? (S.Veled, Maarif) (s.91)
*İddiası, istediğinin engeli haline gelmiş kişinin kurtulması çok zordur.(s.101)
*Din, günahı olmayanların özel mesleği değildir. Allah’ın tüm kullarını kucaklayan rahmet kurumudur.(s.105)
*Takva, bir şeyi kendisine sıkıntı ve zarar verecek şeyden korumaktır. (Ragıb İsfehanî) (s.107)
*İslam’a imanımız korku imanı değil, basiret imanı olmalıydı. (Musa Carullah) (s.108)
*Kendini eleştirmeyenin eleştireceği başka bir şey olamaz.(s.110)
*İnsanların iş ve yönelimlerinin düzenini sağlayan sebeplerden biri sevgi, ikincisi adalettir. *İnsanlar, karşılıklı sevmeyi gerçekleştirebilseler adalet istemeye ihtiyaçları asla kalmazdı. Bu böyle olduğu içindir ki adalet, sevginin vekilidir; sevginin olmadığı yerde işi üstlenir. (Ragıb, ez-Zeria, 364) (s.131)
* Merhamet, karşılıklı bir faaliyet değildir. Merhamette esas faal olan taraf, veren taraftır. Öteki taraf, sadece alan, yararlanandır. Kur’an, sevgiyle paylaşım arasında irtibat kurmak suretiyle, sevginin merhametten farklı olarak yaratıcı bir güç olduğuna vurgu yapmıştır.
“Allah, güzel düşünüp güzel işler yapanları sever.” (Örnek olarak bk. Kur’an; 2/195) Paul Tillich’in ifadesiyle ‘Sevgi imanın bir belirişi, bir uygulanışıdır.’ (s.132)
*Öz gönüllerini genişletemeyenler, İslamiyeti daraltmaktan korkmadılar. Ahval-i siyasiye de buna müsaade etti.
*Yobazlık, kendini geliştirip büyütmek yerine, dini yozlaştırıp küçültmeyi yeğleyen hasta psikolojilerin dışa vurumudur. (Musa Carullah) (s.141)
*Dini Allah ile aldatmanın aracı yapan zihniyetler tarih boyunca hep dili kutsal saydılar. Mesaj hep ikinci plana itildi. Bunun en görkemli örneği engizisyon papazlığının İncil’i tercümeye izin vermemesidir. (s.162)
* Kur’an’ın tümünü anlamını bilerek okumak her Müslüman için farzdır. Namazdan önce ve namazdan daha önemli bir farzdır. (s.165)
*Namaz kılmak ne ise Kur’an okumak da odur, hatta Kur’an okumak namazdan, namaz kılmaktan daha değerli ve daha erdiricidir. Şöyle de diyebiliriz: Namaz kılmamak neyse, Kur’an okumamak da odur, hatta Kur’an okumamak daha da yıkıcıdır.
Sadece Kur’an okuyup namaz kılmayanın durumu sadece namaz kılıp Kur’an okumayanın durumundan iyidir. (s.166)
*Avret yerlerinin örtülmesi namazın güzel görünmesini sağlayan(tahsiniyyât) hususlardandır. Eğer örtünme namzda mutlak emir olsaydı örtünme imkanı bulamayanın namaz kılması mümkün olmayacaktı. Oysaki durum bunun aksinedir. (Şatıbî, Muvafakat 2/15,16) (s.197)
*Halkı tanımak Hakkı tanımaktan daha zordur. (Şemsî Tebrizî) (s.241)
*Ebu Hureyre'den rivayet edildiğine göre, Hz. Peygamber'e, "Ya Resulallah, falanca kadın gündüz oruç tutuyor, gece namaz kılıyor. Ama, diliyle komşusuna eziyet ediyor, onlara musallat oluyor" denilince, Hz. Peygamber (s.a.s), "Onda hiçbir hayır yoktur; o, cehennemliktir" (Müstedrek, 4/126( buyurmuştur.
Keşke komşularını rahatsız etmeseydi de namazlarını kılmamış olsaydı. (s.247)
*Riba yasağı, ihtiyaçlarını karşılamak için borçlanmak zorunda kalan fakir kesimin istismar edilmesine karşı bir yasamadır. (Ebu Zeyd) (s.254)
*İnsanlığın büyük ıstırapları sadece matematik hesaplar ve finansal grafiklerle çözülemez. (s.261)
*Vatan babamızdan kalma tarla değildir. Onun üzerinde izale-i şüyu’ (hissedarlığın/ortaklığın giderilmesi) davası açamazsınız. (Osman Bölükbaşı) (s.300)
*Dünya tek bir devlet olsa, başkenti İstanbul olurdu. (Napolyon) (s.307)
*Yanlışlarla ve eksiklerle devam etmek, uçuruma gitmekten yeğdir. (s.328)