Toplam yorum: 3.075.924
Bu ayki yorum: 2.800

E-Dergi

Esra Demir Tarafından Yapılan Yorumlar

09.03.2024

Kardeşinin doğumuna kısa süre kala ailesi tarafından tanımadığı bir aileye emanet bırakılan bir kız çocuğunun hikayesinden bir kesit okuyoruz.Çocuğun yaşına dair net fikir edinmek pek mümkün görünmüyorsa da ilkokul çağlarında olduğunu tahmin etmek zor değil.1970-1980’lerde Türkiye sosyolojisinde yer edinmiş ‘emanet çocuk’ kavramını İrlanda’da görmek ilginçti.Oldukça kısa olan bu hikayede değer vermeyi ve değer görmeyi öğrenen bir çocuk karşımıza çıkıyor ki bu çok kıymetli.Ben hikayeyi çok sevdim, bilhassa birinci tekil şahıs ağzından anlatılması yönüyle.Daha uzun, kapsamlı olmasını dilerdim.
04.03.2024

Bobby, Santa, Luca ve anlatıcıdan oluşan, her biri birbirinden farklı ölçülerde kendilerini kiliseye adamış dört arkadaşın hayatını konu alıyor.Yetişkin olmayan ancak katolik kilise etkisiyle yetişkinmişcesine yaşamayı seçen, hastalara yardım eden, iyiliği ve inancı hayatlarına temel alan dört arkadaşın hayatı Andre adında bir kızın önce uzaktan sonra daha yakından hayatlarına girmesiyle bir nevi onları yoldan çıkarmasıyla farklı bir eksene kayıyor.

İnançlarını sorgulamaya başladıkça başka bir hayata yöneliyorlar; başka hayatlara yöneldikçe inançlarını sorgulamaya başlıyorlar. Kitabın arka kapağında bir ‘cesaret öyküsü’ olarak tanımlanmış kitap ancak cesaret kelimesi bu hikayeye karşılık gelen bir kelime değil bana göre. Bu arada kitap İncil’deki bir hikayeden adını almakta.
02.03.2024

Fransız sömürgesi Çinhindi’ye göçen Fransız bir ailenin mülk edinme çabasını konu alan bir roman.Pasifik’in suları altında kalan tarlalarını kurtarmak için mücadele eden ismi olmayan anne,işsiz güçsüz bir oğul ve zengin bir adamla evlendirmeye çabaladıkları bir kızın gündelik yaşamını deneyimletiyor bize yazar.Eser çokça benzer deneyimlerden müteşekkil ve küçük bir kasabada geçiyor.Hırs,öfke,açlık,adaletsizliğin kol gezdiği bir kölelik düzeninde bu Fransız ailenin kaderine düşen bundan fazlası olmuyor.Yazar anlatım olarak sade ve akıcı bir dil seçmiş;zihinde canlandırmaya müsait bir anlatımı var lakin yer yer tekrarlara düşüyor.Metin daha kısa olsaydı daha keyifli bir okuma olurdu.
24.02.2024

Roman bir kısmı İzlanda bir kısmı ise adı bize bahşedilmeyen, savaştan yeni çıkmış coğrafyalardan birinde geçen bir hayat kesitini konu alıyor. Bu hayat Jónas Ebeneser adında soyadıyla müsemma bir ruha ait. Jónas kumru demek, Ebeneser ise merhamet. Kendi hayatıyla alakalı yoksunluklar çeken bir adamın gittiği coğrafyada soyadına layık olarak geçirdiği bir süreç anlatılıyor. Bu süreci birinci tekil şahıs kullanarak anlatıyor oluşu esere lezzet katıyor. Romanda Jónas ile yol alıyor, bazı yoksunlukların bahşedilmiş armağanlar olduğunu anlıyoruz. Savaşı ilk ağızdan dinliyor, savaşı iliklerine kadar yaşamış bir kadının, Mayıs’ın öyküsüne tanık oluyoruz. Jónas hayatına son vermek üzere gittiği ülkede çeşitli eşyayı tamir ederek aslında kendini inşa ediyor. Karavanını imar edip karısıyla kafa dinleme planları yapan komşusu Svanur ise roman boyunca zihnen Jónas’ı serbest bırakmıyor ve roman sonunda şaşırtıyor. Muhteşem bir İskandinav romanı olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
15.02.2024

Filip Filipovic insan/hayvan deneyleri yapan bir profesör. Sokakta bulduğu yaralı bir köpeğin hipofiz bezi ve testislerini ölen suçlu bir adamınkilerle değiştirip yarı köpek yarı insan bir varlık elde eder. Ameliyat öncesi köpeği tıka basa doyurur ki bu köpeğin sadakat sergilemesi için yeterli hale gelmesine yol açar. in gereklidir. Aslında bu deneyin sonucunda ölüm beklerken kendisi için de şaşırtıcı bir deneyim gerçekleşir ve baş etmesi güç bir sürece doğru evrilir durum. Bulgakov’un bu süreci anlatırken Sovyet Rusyası dönemine ilişkin ufak tefek bilgilere rastlarız; bazı sokak adları, bazı benzetmelerle dönemi anlamaya kapı aralar lakin çok da detay vermez. Kitabın Rus okurlar için daha anlamlı olduğunu düşünüyorum zira bu derece yer ismi ve kişiden bahsedildiği yerde her bilgiye vakıf olmak kolay değil.
Dr. Filipovic’ten bir aktarımla bitirmek gerekirse: ‘Aslında o kadar yalnızım ki..Sevilla’dan Granada’ya!..’