Ali Şeraiti’nin düşünceleri hiçbir zaman tam olarak anlaşılamamış ve hatta çoğunlukla yanlış anlaşılmıştır. Aslında Şeriati’nin yapmak istediği de budur, silkelemek,bozguna uğratmak düşünceleri,tabuları,inançları. İlmi ve felsefi alt yapısı olmayan, kapalı anlatımlara ve teşbihlere aşina olmayan kimselerin Şeriati'nin eserlerindeki derinliği anlamaları olanaksızdır.
Şeriati’nin “insanın dört zindanı” isimli küçük hacimli eserine gelince söylenecek çok şey var/yok aslında. Eser, İnsanın tutsağı olduğu dört zindanı ve bu zindanlardan kaçış ve kurtuluş yollarını anlatıyor. Yazar, satır aralarına serpiştirilmiş büyük düşünce adamlarının, feylesofların ve yazarların ifadelerine/görüşlerine sık sık başvurarak ve onlara atıf yaparak içeriği ve anlatımı zenginleştirmiş/renklendirmiştir. Keza doğu-batı düşüncesindeki farklılıklara da yer vermiş ve savunulan düşünceleri çok yönlü eleştiriye tabi tutarak nihayetinde cevabı da yine kendi vermiştir.
Çeviriye gelince, sayın Hatemi güzel bir tercüme yapmış, fakat eserin Türkçe’ye kazandırılmasında hem farsça hem de almanca baskısından yararlanıldığından olsa gerek, parantez içi açıklamalara çokça yer verilmiş. Bu da haliyle okuyucunun dikkatini zaman zaman dağıtan bir etken. Fakat burada, diller arasındaki anlam kaymalarını önlemek amacıyla yapılan bir zorunluluk söz konusu olduğu da göz ardı edilmemelidir. Mesela ben “ insan imek” diye bir fiil daha önce hiç duymadım fakat dipnotlarda gerekli açıklamalar yapılmış.
Sonuç olarak, bu küçük hacimli eser, Şeriati’ye bir mukaddime yapmak isteyen okurlar için iyi bir tercih olacaktır.
Şeriati, “beşer” den “insan” oluş yolundaki ummana kulaç atmış ve bir süre sonra gözden yitmiş yüce bir şahsiyettir…