Toplam yorum: 3.080.923
Bu ayki yorum: 601

E-Dergi

Çepni55 Tarafından Yapılan Yorumlar

25.12.2005

Beşir Ayvazoğlu Derkenar’da 1999-2002 arasında yazdığı yazıları kitaplaştırmış. Kitap zaten başlı başına güzel…seviyorum Beşir Ayvazoğlu imzalı eserleri ancak benim hoşuma giden bir başka boyutu daha var o da her yazının üzerinde yazan tarihleri… mesela, 20 nisan 2000 diyor. Hemen o günlere gidiveriyorum Yazıların çıktığı dönem üniversite yıllarıma tekabül ediyor geçmişi hatırlamak bazen insanı memnun ediyorsa da maziye dönük bir özlem de içimi kaplamıyor değil… Türkiye’nin halen benzer meseleleri konuştuğunu görmek insanı üzüyor; eski aktörlerle karşılaşmak ise nostalji denilen hislere taşıyor! Beşir Bey’in yazıları ve Türkçe’si naif bir üslup taşıyor –ki bu kitapta da hissedebiliyorsunuz bunu.
25.12.2005

Başarının talibi çok olur…Başarısızlık ise üvey evlat gibidir.
Eski futbolcuların (bilhassa seksenli yılların) beyanatlarına dikkat ediyorum bu aralar. Kendi dönemlerinde futbolcuların milli takımlarda görev almaktan imtina ettiklerini ifade ediyorlar. Milli görev falan laf-ı güzaftı diyorlar. Sebepleri maddi ve manevi olarak tasnif edebiliriz. Özerkleşememiş ve dolayısıyla Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanlığının bir kalemi durumunda olan TFF,milli futbolculara maddi hiçbir katkıda bulunamıyordu. Hatta bırakın katkıda bulunmayı,milli futbolcular spor malzemelerini kendi kulüplerinden getiriyor,kalınan otelde bütçeyi aşan tek bir harcama dahi yapamıyorlardı. Manevi yönden ise,bir türlü gelmeyen başarılar ve alınan şerefli mağlubiyetler futbolcuların psikolojilerini tarumar ediyordu. Hasılı,milli takımda oynamak bir nevi devlet memurluğu gibi bir şeydi.
Yani o zamanlar Türk Milli Takımı yok;Türk Resmi Takımı vardı…
Ahmet Bey Türk futbolundaki yükseliş dönemini kaleme almış bir bakıma...Zaten oldukça kurak olan (gerçi son yıllarda sayıları artmaya başladı) futbol kitapları serisinde sayın çakır'ın ciddi bir rolü vardır.
25.12.2005

Bundan sekiz-on sene evveline kadar okumuş çocuklarımız futbolu, kitlelerin afyonu, lümpen,sıradan,boş,gereksiz gibi sıfatlarla tanımlıyorlardı. Oysa ki bugün futbol inkar edilemeyecek kadar mühim bir sosyal gerçektir. Öyle ki Nijerya’nın, Senegal’ın hatta Brezilya’nın dünya üzerindeki yerini bilemeyen ama bu ülkelerin milli takımlarının kadrosunu bir çırpıda sayabilecek yüz binlerce insan vardır dünyamızda...Ayrıca futbolun meşhur ettiği insanların(hatta ülkelerin)listesi bir hayli kabarık...
Kim bilir belki de futbol olmasaydı Brezilya kahve,soya fasulyesi ve tropikal bitkiler ihraç eden,manganez,elmas ve altın üreten kendi halinde mazbut bir ülke olarak kalacaktı. Lakin aynı Güney Amerika ülkesi bugün dünyanın en popüler ülkelerinden birisi konumundadır.
Yine mesela 1947 Nobel Tıp Ödülü sahibi B.Houssay yahut 1980 Nobel Barış Ödülü sahibi A.P.Esquivel isimleri bizlere ve de dünyanın önemli bir kısmına pek bir şey ifade etmezken onca bilim adamı,siyasetçi ve sanatçı arasında en meşhur Arjantinli elbette ki D.A.Maradona’dır.
dolayısıyla böylesi önemli bir sosyal gerçek durumunda olan spor-futbola aydınlarımızın da kayıtsız kalmaması gerekirdi. Nitekim Ahmet Bey Zaman Gazaetesinde yazdığı sıra dışı futbol yazılarını bir kitapla taçlandırmış bulunuyor. Eski güzel günlerin hatırına hem de...
25.12.2005

Türkiye'deki futbol kitaplarının dibacesi olan eser Can Kozanoğlu'nun tribünden gelmenin de veermiş olduğu rahatlıkla kaleme aldıı bir kült kitaptır. futbol kitaplarına ilgi duyanların okuması gerekir diye düşünüyorum. Futbolla ülke siyasetinin içiçe girmişliği tarafsız bir üslupla gayet çarpıcı misallerle anlatılıyor. ancak yazarın tribün kavgacılarına karşı biraz hoşgörülü olduğu kanaatindeyim.
25.12.2005

Radyo spikeri dinleyicinin stadyumdaki beş duyu organıdır adeta. Hiç görülmeyen pozisyonlar spikerin ifadelerine göre yorumlanır,kimin iyi,kimin kötü oynadığı o anda anlaşılır,ofsaytlar,penaltılar anında karara bağlanır,yenilen golde kimin hata yaptığı,atılan golün nasıl olduğu şıp diye anlaşılır. Ve bütün bunlara elinden geldiğince tarafsız konuşmasına rağmen spiker sebep olur.
“Acaba radyo spikerleri sadece bizim ülkemizde mi böyledir?” diyordum. Yoksa futbol kültürünün benzer şekilde yayıldığı diğer yerlerde de durum aynı mıydı? Bu sorumun cevabını Eduardo Galeano’dan aldım. Uruguaylı yazar “Gölgede ve Güneşte Futbol” isimli kitabının bir bölümünde bakın ülkesindeki futbol spikerlerini nasıl anlatıyor;
“Bundan sonra sözü spikerler alır. Televizyondakiler maçın görüntülerine eşlik ederler;ama hep arka planda kalmaya mahkumdurlar. Radyodakiler ise kalp hastaları için oldukça tehlikelidirler. Bunlar müthiş bir heyecan kasırgası estirirler ve süratlerine ne top ne de oyuncular yetişebilir. Baş döndürücü bir hızla,seyredilenle çok da ilgisi olmayan bir maç anlatırlar. Bu sözcük sağanağında,bulutlara doğru giden bir şutun direği yalayarak auta çıktığını duyarız,ya da direkleri arasında örümceklerin ağ kurduğu,kalecinin esnemekte olduğu kalede her an bir gol olabileceğini işitiriz.”
Hasılı,futbol hemen her yerde aynıdır. Tepkiler, sevinçler, hüzünler, formalar, adamlar, tribünler, tezahüratlar,benzetmeler,yorumlar hep aynı…
Belki de bunun için futbol,dünyanın en gözde sporu…