E-Dergi

Varoluş Felsefesi şiarıyla eserler kaleme alanları yorumlamak ciddi manada zor ve dikkat istiyor. Camus’da Varoluş sorununu satır aralarında bizlere yansıtan büyük yazarlardan.

Mutlu Ölüm, Camus hayattayken tamamlanmış; fakat Camus’un ölümünden sonra, kitabın ilk sayfalarında geniş bir incelemesi de bulunan Jean Sarocchi tarafından yayına hazırlanmıştır.

Bu eseri yazarken aklında Yabancı adlı kült metninin olduğu dile getirilir. Mutlu Ölüm’de kahramanımız Mersault iken, Yabancı’da Meursault’tur mesela.

Eser ve konusuna gelecek olursak. Belki de tüm Camus karakterleri gibi yalnız ve arayış içindeki bir kahraman vardır. Mersault. Annesinin ölümü sonrası aynı evlerinde yaşarken ‘yaşam, ölüm ve mutluluk’ arasındaki bir boşluğa düşer. İki bölümden oluşan romanımız bir cinayetle başlayıp ve ölümle sonuçlanacaktır.

Yine varoluşsal problemler sarkacındaki hikayeleri okumak kesinlikle ama kesinlikle zevk verecektir.

Eserin hangi soru üzerinden yola çıkılarak yazılmaya çalışıldığını künyesinde ve arka kapağında okudunuz zaten. Buna ayriyeten parantez açmayacağım.

Kitap ilk bölümünde Saramago’nun 2010 Haziran’ında vefatı dolayısıyla sonlandıramadığı eserini ve ikinci bölümde ise yine Saramago’nun eserini sonlandırma aşamasındaki planlarının yanında iki başlık halinde kaleme alınan incelemeler okuyacaksınız.

Yarım kalmış bir roman hissini bittiğinde fazlasıyla hissedeceksiniz ve keşke sonlandırabilseydi diyeceksiniz kesinlikle.

İçerisinde iki büyük usta da bekliyor sizleri eserleriyle:
Biri Umut adlı eseriyle Andre Malraux,
Diğeri Çanlar Kimin İçin Çalıyor ile Hemingway.

Savaş, Kan, Gözyaşı ve olmazsa olmazları Silah.

Buyurun.

Eseri önemli aydın ve gazetecilerimizden sayılan Hüseyin Cahit Yalçın çevirisiyle okuyacaksınız. Bu baskısını Ötüken Neşriyat ciltli ve kaliteli bir şekilde 2018 yılında sundu bizlerin okumasına.

Esere gelecek olursak:

Yıl 1789, 18.yy sonlarındayız. İhtilal, gerçekleşmiştir daha doğrusu gerçekleşiyordur Fransa’da. Ve bizler hiçbir devrimin, ihtilalin ‘kan ve gözyaşından’ uzak olamayacağını görürüz burada.

Bir roman kurgusu içinde Fransız Devrimindeki yöneticileri, şahsiyetleri, sanatçıları okuyacaksınız aynı zamanda. Eser içinde bulundurduğu bol dipnot ile bizlere okuma ve anlama konusunda fazlasıyla yardımcı oluyor.

Gamelin adındaki Devrim savunucusu ve bir süre yargıçlık yapacak olan kahramanımızla birlikte adım adım takip edeceğiz 1789 sonrası 3-4 yılı.

Ve şu Gamelin sözüyle eserin temasını görelim:

“ Her tarafta suikastçılar ve hainler görüyordu. Ve düşünüyordu: Cumhuriyet! Bu kadar gizli ve açık düşmanlara karşı sana tel bir imdat var. Kutsal giyotin, vatanı kurtar!.. “

Evlisiniz ve o gün her zamanki gibi aynaya bakarken bir şeyi yine farketmiyorsunuz ve eşiniz farketmediğiniz o şeyi dile getiriyor:

“ Ben de burnunun yamukluğuna bakıyorsun sandım.”

Varoluşsal bir sancının romanı bu.

Bizim kendimiz ve çevremizdekilerin biz hakkındaki düşüncelerinden hangisiyiz?

Biri mi?
Hiçbiri mi?
Yoksa Binlercesi mi?

Kimlik bunalımı, Varoluş problemi, Gerçeğin göreceliği bu kadar mı etkili dile getirilir.

1934 Nobel ödüllü de bir yazar Pirandello.

Sanırım Türkçe’de iki yayınevi tarafından basımı yapılmakta. ALFA’dan çıkan eserinde çevirmen 1986 doğumlu gencecik biri olmasına rağmen o zor cümlelerin altından rahatlıkla kalkabilmiş izlenimi veriyor.

Daha ne bekliyorsunuz...

Tereddüt. Eserle ilgili bilgilendirme yapar mısınız diyecek olsak sanırım ilk sözcük bu olurdu.

Peki neyin veya nelerin tereddüdü bu değil mi?

En fazla göze batan bir muharririn iki hanımefendi arasındaki tereddüdür. Roman içinde roman kurgusu ile başlayan eser; sevmek ve nefret etmek, isyan ve boyun eğmek, iyilik ve kötülük, yapmak ve yıkmak gibi derin konular arasında gidip geliyor.

Muazzam tahliller de bulacaksınız. Hem karakter hem de psikolojik hallere dair.

Herkes kendinden bir şeyler bulacaktır burada.

Buyurun okuyunuz efendim.