Toplam yorum: 3.083.119
Bu ayki yorum: 2.800

E-Dergi

Uğur DUZLA Tarafından Yapılan Yorumlar

04.12.2014

Romana daha doğrusu bu dev yapıta başladığımda büyük bir heyecan içindeydim. Hikayeyi sanki Dostoyevski ile karşılıklı oturmuşum bana samimi bir şekilde anlatıyor hissi ile yaşayıp okudum. Roman ilk başlarda çok heyecan vericiydi hele ki Dimitri evin içine aniden girip Fyodor''u dövme bölümünü yuttum diyebilirim ama ne zaman roman Hristiyanlık ile ilgili teorilere başladı ne zaman Ivan'' ın hiçbir şey anlamadığım şiir rüyasını anlatmaya başladı bende kitap işte o zaman biraz yavaşlamaya biraz sıkmaya başladı, Burada gelip klavye başında Dostoyevski'' ye Karamazov Kardeşler'' e hiçbir şekilde eleştiri yapabilecek kapasitem yoktur ama maalesef bu sayfalarda hatta sayfa 700ler ''den sonra ister istemez sıkılmaya başladım ama hiçbir şekilde de kötü roman okudum diye düşüncem olmadı hatta adeta olayları yaşadım adeta Gruşenka ile tanışıp cebimdeki 3 bin rublemi onunla harcayıp sefa sürmek istedim. Karamazov Kardeşler'' i kesinlikle okuyun belki siz benim gibi ara ara sıkılmazsınız.
21.08.2014

Kesinlikle serinin en yavaş kitabı ama kesinlikle kitabın ilk yarısına göre daha da heyecanlı. Kitaba yavaş derken sıkıcı veya güzel değil manasında anlaşılmasın Yedi Krallık üstünde gelişen biçok önemli olaylar bu kitapta da karşımıza çıkmaya devam ediyor sadece Tyrion, Dany veya Jon gibi karakterlere bu kitap içinde yer verilmemiş olması kitabı aslında yavaş yapıyor çünkü karakterler dahil oluyor olaya ama son 4 - 5 bölümü gerçektende aşırı heyecan ile okudum diyebilrim.
30.07.2014

Dünya edebiyatında özellikle de Rus Edebiyatı'nda 19. Yüzyıl içinde "topluma uyum şağlayamayan kişi" örneklerinde şüphesiz en baş örnekler Raskolnikov ve Oblomov'dur. İki karakter de ustaca yazıldığından ötürü okurun psikolojisini değiştirmede kendi psikolojilerini okura yaşatmada da 1 numaradır diye düşünüyorum. Şuç ve Ceza hakkında ise herhangi bir yorum yapmak yersiz diye düşünüyorum sonuçta Dostoyevski ve Şuç ve Ceza. Bu zamana kadar herkes gibi bende Dünya Klasikleri okumanın anlaşılması zor olduğunu sayfalarca ağır tasvirler ile sıkılmamanın imkansız olduğunu düşünür okumaya yanaşmazdım ama herşey kötü beceriksiz çevirmenler yüzündenmiş ki onu anladım, başta İletişim Yayınları (Can Yayınları' da dahil) olmak üzere yaptıkları kaliteli tam metin çevirileri ve baskıları ile okunmayı sonuna kadar hak ediyorlar özellikle de ben dahil herkesin sürekli okuduğu piyasada kaynayan çerez niyetine okunan gerilim romanlarından sonra.
09.07.2014

Öncelikle Yazarı hem uzmanlık alanında bu kadar ilerilere gitmesinden ötürü hemde bu derece kaliteli roman yazmasından ötürü tebrikden ziyade gururlanıyorum. Osmanlı Devleti'ni son zamanlarda alışık olduğumuz şekilde harem hayatı, koridordan geçene göz dikme özellikleri ile değilde gerçekten olması gerektiği gibi eğitimleri ile düşünceleri ile hedefleri ile sağlam bir araştırmanın meyveleri ile beraber çok sağlam bir şekilde Beyazıt Akman'ın bu romanı ile okuyoruz. Fatih Sultan Mehmet ile olan bölümleri az bulsamda Molla Gürani, Kurtçu Doğan ve Anatonia Rizo' ya kadar ve daha da birçok arka plandaki gerçek kişiler ile sayfaları okuyoruz. İlk 20 sayfaya kadar yazarın dili ağır gelse de ilerleyen sayfalarda sürükleyicilik akıyor son 40 sayfada ise sayfaları nasıl ve ne hızla çevirdiğinizi anlayamıyorsunuz bile. Tarihi roman okurlarının kesinlikle okuyacağı ama Harem ve Altın Yol meraklılarının varlığından haberleri bilr olmadığı yada olupda okusalar da anlamakta güçlük çekecekleri harika bir roman Dünyanın İlk Günü, kesinlikle okuyun.
Son olarak Beyazıt Akman'ın Katolikliğe karşı aşırı bir antipatikliğinin olduğunu düşünüyorum. Satılarca oluşan diyaloglarda Molla Gürani veya başka birinin ağzından Yazar kendi düşüncelerini adeta Katolik dünyasına arka arkaya saydırdıkça saydırıyor ve bununla beraberde Yeniçerileri süper iyi mega güçlü olarak göstermeside sanki biraz basitçe kalmış gibi.
26.06.2014

Güncel polisiyenin tartışmasız 1 numarası olan Connelly'den kusursuz bir zeka ürünü olan harika bir hukuk-gerilim romanı. Roman içinde hukuk sahneleri o kadar gerçekçi ki adeta mahkemeleri, soruşturmaları okurken heyecanlandım ve Haller'in sorduğu soruları bile kavrayabilmek için 2 kere okuma gereği duydum, düşünün artık Haller nasıl sağlam bir zekanın ve sağlam bir kurgunun sağlam karakteri. Haller sorgularını yaparken adeta kendimi sorgulanır gibi hissettim, sorgudaymışcasına yutkunarak okudum desem abartmış olmam. Connelly'nin hiçbir romanı ile olumsuz bir düşüncem olmadığı gibi Güneşin Karanlığında ise neresini övsem az diye düşünüyorum.