Ahmet Ümit’in ilk okuduğum kitabı “Kavim”di. “Beyoğlu Rapsodisi”ni okudum ve ardından hemen “Patasana”ya başladım. Galiba ben sıralamada yanlışlık yaptım. Çünkü “Kavim” belki de bu yazarın en son okunması gereken kitabıydı. “Kavim”i okuduktan sonra çok büyük beklentiyle başladığım bu kitabı, bitirdiğimde beklentimi karşılamakta yetersiz kaldığını gördüm. “Kavim” mükemmeldi.
“Beyoğlu Rapsodisi”nin arka kapağına baktığımızda “Üç arkadaşın hikâyesi bu…” diye başlayan kitabı tanıtıcı kısa bir yazı var. Evet, genel olarak baktığımızda kitaba, kitap üç arkadaşın hikâyesi: Nihat, Kenan ve Selim’in… Bana göre üç arkadaşın hikâyesi değil bu kitap: Daha çok Selim’in hikâyesi… Yazar demiyor mu en sonunda “Ben bu romanı Kenan’ı neden öldürdüğümü bulabilmek için yazdım.” Buradan da anlıyoruz ki romanda asıl hikâye Selim’in.
Bu hikâyenin yanında Beyoğlu’nun o bildik hikâyesi –bilmeyenler içinde tanıtıcı bir hikâye- de var tabiî ki: İnsanı sarıp sarmalayan, bezdiren, sevindiren, üzen, coşturan, ağlatan, güldüren Beyoğlu’nun hikâyesi. Yazar ustalıkla anlatmış Beyoğlu’nu. Caddelerini, sokaklarını, pasajlarını, cafelerini, camilerini kısaca her şeyini. Bunları anlatırken, bilgi vermeyi de ihmal etmemiş bu yerler hakkında. Bu daha bir güzellik katmış anlatılanlara.
Bunların yanında daha birçok şeyi de öğreniyoruz romandan: Katya ile birlikte Rus insanını ve kültürünü, simyacılığı, toplumumuzda oluşan bazı toplulukları…
Bu hikâyelerin yanında roman önceden sezinlediğim gibi dönüşüyor polisiye bir hikâyeye. Bu sefer polisler olmuyor polis. Kitabın uçarı kahramanı –Kenan- oluyor polis. Tabiî ki çocukluktan başlayan birlikteliğin getirdiği sonuçla Nihat ve Selim de bu role bürünüyorlar. Romana güzel bir heyecan katıyor tabiî ki bu durum. Siz de sürükleniyorsunuz kahramanlarla pasajlara, cezaevlerine, Fransa’ya… Okurken hiç düşünmüyoruz Selim’in katil olabileceğini. Kenan, zekâsını konuşturarak -Selim’in romanın başından beri dediği gibi- Selim’in katil olduğunu anlıyor. Eminim ki benim gibi herkes şaşırıyor Selim’in katil olduğuna. Ama parçalar birleşince anlıyoruz Selim’in katil olduğunu. Ve Selim de zaten bu polislik oyununa arkadaşlarını uzaklaştırmak için giriyor aslında. Sonuçta Selim cezaevine giriyor, romanın uçarı kahramanı da mezara.
Bunların hepsini topladığımızda iyi bir roman çıkmış ortaya. Akıcı bir üslupla yazılmış bu romanı hemen zorlanmadan bitirebiliyorsunuz. Ama beklentiyi yüksek tutmamakta fayda var. Yoksa benim gibi beklentiniz karşılanmayabilir… Artık “Patasana”ya bakacağız…