Roman kahramanımız Piraye‘nin şiire merak sarmasının ve geleceğini paylaşacağı insanın onu şiirle etkilemesini istemesinin sebebi Piraye isminin Nazım Hikmet‘in o kızıl saçlı, masum bakışlı, iyi yürekli sevgilisinden gelmesinden başka birşey değil.
Bu pencereden bakınca ismin insan üzerindeki etkisi var gibi. Konumuz romanın analizi değil elbette fakat bu soru her zaman bende ukte olarak kalmıştır. Somut kaynaklarla ıspatlamak da mümkün olmadığı için bu sorunun cevabına da ulaşamayacağım maalesef. Her neyse…
Piraye‘yle birlikte adeta üniversite kazanıyoruz, diş hekimliği okuyup; Piraye‘nin İstanbul‘danDiyarbakır‘a gelin gidişine şahit oluyoruz. Batı‘dan Doğu‘ya göçün etkilerini bedenimizden bir süre sonra söküp atıyoruz, hatta bunca sene varlığını sürdürmüş olanDiyarbakır geleneklerini dahi kanıksıyoruz. Fakat tek bir geleneğe tahammül edemiyoruz; istenilen erkek çocuk uğruna var olan düzene 3. kişinin kuma sıfatıyla tekabül etmesine.
Kitabın dizelerinde kaybolurken empati yeteneğimizi de yanımıza almamız sayesinde yaşamadan tecrübe edinmemiz olası; o denli gerçekçi bir romandan bahsediyoruz. su gibi akıp gidiyor hikaye yani.
Yalnız pirayenin hamile klaması ve bunu kendine gizli tutması ve istanbula döndükten sonra kendi başına yaşam kurması biraz romansı geldi.Hiç mi arkadaşı yoktu dedirtiyor.
Şu yaz günlerinde sade ve içinize akna bir roman okumak istiyorsanız PİRAYE tam size göre derim.