Toplam yorum: 3.081.820
Bu ayki yorum: 1.500

E-Dergi

yesevihan Tarafından Yapılan Yorumlar

09.04.2006

Ünlü Derkavi/Şazeli mürşidi Ahmed el-Alavî'nin, Wehhabi anlayışındaki bir Arb yazarının yayınladığı tasavvufu kötüleyen yazısına karşılık tasavvufu savunmak için yazdığı özlü bir eserdir. Kitab tasavvufun İslâm düşünce geleneği içindeki önemini çok güzel anlatmaktadır. Ülkemizde Martin Lings tarafından yazılan "20. Yüzyılda Bir Veli" adlı biyografik eser ile tanınan Alawi İslâm kültürüne hakimiyetini sergilediği kitabıyla tasavvuf düşmanlığı ile ne kazandıkalrını/kazanacaklarını anlayamadığım dar gönüllü-sığ beyinli Wahhabi zihniyetinin otopsisini de yapmaktadır. Eserde İbn Kayyım El-Cevziyye ve İbn Teymiye gibi tasavvuf düşmanı olarak bilinen ulemanın bile tasavvufun hakiki temsilcilerine laf söyleyemediğine dikkat çeken Ahmed El-Alawi insan-ı kamil bir mürşidin ilim düzeyi hakkında da ipuçları vermektedir. Havass tasavvufunun bu seçkin şahsiyetinin 84 sayfalık kısa risalesini okumakla çok şey kazandım; öğrendim. Eminim siz de zararlı çıkmayacaksınız. Özellikle Wahhabi-selefi modalara kapılan genç müslüman aydın-aday-larının mutlaka okumaları gereken bu eserin muhatablarını bulmasını ve böylelikle ülkemizin irfan iklimine katkıda bulunmasını dilerim.
03.03.2006

Kurtuluş Savaşı'nda Bektaşiler kitabı "varolma savaşımız" ile ilgili kitapların "moda olduğu" bir dönemde Kurtuluş Savaşı'nın ilgili araştırmacılar dışında hemen hiç kimsenin bilmediği bir yönünü ele alıyor.
Akademik bir çalışma olarak yapılan zengin dipnotları ve kaynakları ile konu hakkında çalışmak veya anlamak isteyenlerin göz ardı edemeyeceği bir araştırma var ortada. Bektaşilik-Alevilik farklılıkları ve hiyerarşisi için de ciddi veriler içeriyor. Kitabın "akademik bir çalışma olarak" eleştirilecek en önemli hususu işe bir Nakşbendi mürşidi olan Şeyh Şerafeddin Dağıstani hakkındaki fahiş hatası. Türkiye'ye geldikten sonra Türkiye dışına hiç çıkmamış olan ve İstiklal savaşının önderlerinden olan Şeyh Şerafeddin Dağıstani kitabda zaferden sonra "resmi makamlar" ile çatışma halinde gösterilmiş ve hatta yurtdışına gönderilmiş. Umarız Sayın Küçük eserine verdiği emeği bilimsel olarak yaralayan bu fahiş hatayı sonraki baskılarda düzeltir. Kitapta örneği verilen belgelerden birisi zaten Dağıstani'nin Kurtuluş Savaşı'na katkısını gözler önüne seriyor. Belgeler arasındaki önemli bir diğeri de Hacı Bektaş Dergahı şeyhi Veliyyeddin Çelebi'nin Tarikat-ı Aleviyye mensublarını Kurtuluş Savaşı'nı desteklemeğe davet eden beyannamesi. Bu beyannamenin (s.291) tarihi önemi kadar bugün de Türkiye üzerine oynanan oyunlarda kullanılmak istenen Alevi toplumunu bu ülkenin asli sahiplerinden birisi olarak uyarması açısından güncel önemi var. Kurtuluş Savaşı'mızdaki tasavvuf erbabının yarar ve katkılarını öğrenmek isteyen okur için zaruri bir okuma olarak öneririm.
06.02.2006

Ülkemizde bir çok İslami kitabevini "ihya" eden eserleri belki milyonlarca nüsha basılan ve pazarlanan İmam Gazali namı ile meşhur Ebû Hâmid Gazzâlî'nin hayatı ve eserleri üzerine -tam tersine- okunacak Türkçe eser bulmak çok zordur.

Birçok akademik tezde Gazzali'nin "herşeyi" konu edilmesine, çok sayıda araştırma yapılmasına rağmen, hayatı ve düşüncesi ile ilgili bilinmeyen birçok "karanlık" nokta hâlâ varlığını sürdürmektedir. Bu durum, sadece yaşadığı dönemde, Selçuklular tarihi üzerindeki sis perdesinden kaynaklanmamaktadır. Hemen hemen her İslami alanda eser yazması, eserlerinin çokluğu ve kaynakların dağınıklığından ileri gelen belirsizlikler yanında ülkemiz fikri hayatının sığlığı da bu bilinmezlikte etkili olmuştur. Bu kitabta İmam Gazzali'nin bir ilim talibi olarak başlayan hayatının evrile evrile nasıl ilmiyle amil bir insan-ı kamile dönüşümüne tanıklık edilmektedir.

Aslında kendi kalemiyle "El-Munkızu mined-Dalal" adlı eserinde anlattığı kevni ve nefsi değişimi ile bunun ruh dünyasında yol açtığı fırtınalar başlı başına bir araştırma konusu olan İmam Gazzali'nin biyografisi hakkında derli toplu bilgi sahibi olmak isteyen okur için İran'lı bir akademisyen olan Zerrinkub'un bu eseri ciddi bir kılavuz olacaktır. Bir insanın farklı hayat evrelerinde nasıl farklı ve bazen birbirine zıd karakterlere bürünebildiğinin benzersiz bir örneği olan hayat çizgisi ile İmam Gazzali'nin hayat serüvenine tanıklık eden okur; ilmi ile mağrur bir medrese mollasından tevazu kanatlarını eğimiş bir arif sufi çehresinin nasıl belirdiğini anladığında bugünün maddi serveti ile mağrur müstekbirlerine karşı asıl zenginliğin ne olduğunu gösterecek bir ruhani hazinenin anahtarlarına da kavuşacaktır. Bugünün dünyasında bu hazineye ne kadar muhtaç olduğumuzu hatırlatmam -bilmem- gerekli midir ?
10.10.2005

Sadreddin Konevî, 1210 yılında Malatya’da doğdu, 1274'de Konya’da dünyadan göçtü. Türk tasavvuf tarihinin en verimli yazarlarından; ilmiyle amil bir mutasavvıftır.
Sadreddin Konevî’nin tasavvuf tarihindeki yeri entelektüel tasavvuf alanında mürşidi ve üvey babası İbn Arabi eserlerinin Anadolu insanı tarafından özümsenmesinde oynadığı kilit roldür. İbn Arabi-Sadreddin Konevi geleneği Müeyyeddin-i Cendi, Saideddin Fergani, Davud-ı Kayseri, Molla Fenari, Kutbuddin İznikî gibi Selçuklu -Osmanlı tasavvuf tarihinin zirve isimleri tarafından izlenerek 20. yüzyıl başlarına kadar tesiri devam eden "vahdet-i vücud" ekolünün Anadolu'daki ana damarını oluşturmuştur.
Fatiha Tefsiri, adlı bu kitab Sadreddin Konevî’nin en hacimli eseri olarak O'nun tasavvuf konusundaki tüm yaklaşımlarını ve tezlerini bu eserde bir arada bulmak mümkündür.
Konevî, Fatiha suresini üç kısma ayırır: bu ayrımını "Fatiha suresini, kulum ile aramda taksim ettim. Yarısı bana aittir ve yarısı kuluma aittir. Kuluma diledikleri verilecektir.” şeklindeki kudsi hadise dayandırır. İbn Arabi'nin Füsusu'l Hikem'inde de izah ettiği üzere , her müminin her namaz rekatında okumak zorunda olduğu Fatiha suresi, Hakk'a ait kısım, hem Hakk'a ve hem de kula ait kısım ve kula ait kısım olarak üç bölümden oluşur. Gerek İbn Arabi'ye , gerekse Konevi'ye göre Fatiha suresinin can damarı bir berzah olarak tanımladıkları “Ancak sana ibadet eder ve senden yardım dileriz” âyetidir. Tevhidin özünü de bu ayetten müşahede etmek mümkündür. Tasavvufi tadlara susamış gönüllerin bigane kalamayacakları bu eseri bütün Fatiha bilen; okuyan okurlara tavsiye ederken Konevi külliyatını Türk okuruna kazandıran İz yayıncılık ve mütercim Ekrem Demirli'yi de bu büyük hizmetlerinden dolayı kutlamak boynumuzun borcudur.
10.10.2005

“Ümmetimden kırk hadis ezberleyen kimse fakih olarak haşredilir” hadisinin müjdesine nail olmak kasdıyla derlendiği bilinir. Konevi, kırk hadis derleyen alimler geleneğine katkıda bulunmak için kaleme aldığı bu eserde kırk değil , yirmi sekiz hadise yer verir. Kudsi hadis olarak bilinen bu hadis derlemesini orijinal kılan husus Konevi'nin derlediği hadisleri tasavvufi açıdan büyük bir yetkinlikle yorumlamasıdır. Konya'da adına yaptırılan eşsiz mihrablı camii yanındaki üstü açık mütevazi türbesinde yatmakta olan Sadreddin Konevi'nin ilim deryasına dalmak için güzel bir başlangıç kitabı olarak okurlara öneririm...