Sadreddin Konevî, 1210 yılında Malatya’da doğdu, 1274'de Konya’da dünyadan göçtü. Türk tasavvuf tarihinin en verimli yazarlarından; ilmiyle amil bir mutasavvıftır.
Sadreddin Konevî’nin tasavvuf tarihindeki yeri entelektüel tasavvuf alanında mürşidi ve üvey babası İbn Arabi eserlerinin Anadolu insanı tarafından özümsenmesinde oynadığı kilit roldür. İbn Arabi-Sadreddin Konevi geleneği Müeyyeddin-i Cendi, Saideddin Fergani, Davud-ı Kayseri, Molla Fenari, Kutbuddin İznikî gibi Selçuklu -Osmanlı tasavvuf tarihinin zirve isimleri tarafından izlenerek 20. yüzyıl başlarına kadar tesiri devam eden "vahdet-i vücud" ekolünün Anadolu'daki ana damarını oluşturmuştur.
Fatiha Tefsiri, adlı bu kitab Sadreddin Konevî’nin en hacimli eseri olarak O'nun tasavvuf konusundaki tüm yaklaşımlarını ve tezlerini bu eserde bir arada bulmak mümkündür.
Konevî, Fatiha suresini üç kısma ayırır: bu ayrımını "Fatiha suresini, kulum ile aramda taksim ettim. Yarısı bana aittir ve yarısı kuluma aittir. Kuluma diledikleri verilecektir.” şeklindeki kudsi hadise dayandırır. İbn Arabi'nin Füsusu'l Hikem'inde de izah ettiği üzere , her müminin her namaz rekatında okumak zorunda olduğu Fatiha suresi, Hakk'a ait kısım, hem Hakk'a ve hem de kula ait kısım ve kula ait kısım olarak üç bölümden oluşur. Gerek İbn Arabi'ye , gerekse Konevi'ye göre Fatiha suresinin can damarı bir berzah olarak tanımladıkları “Ancak sana ibadet eder ve senden yardım dileriz” âyetidir. Tevhidin özünü de bu ayetten müşahede etmek mümkündür. Tasavvufi tadlara susamış gönüllerin bigane kalamayacakları bu eseri bütün Fatiha bilen; okuyan okurlara tavsiye ederken Konevi külliyatını Türk okuruna kazandıran İz yayıncılık ve mütercim Ekrem Demirli'yi de bu büyük hizmetlerinden dolayı kutlamak boynumuzun borcudur.