E-Dergi

Sefiller” romanı, kürek mahkumu Jan Valjean ve polis müfettişi Javert arasında sürüp giden bir kovalamacanın hikayesi üzerine kuruludur. Jan Valjean, yoksul bir köylüdür, ailesini doyurmak amacıyla çaldığı –yalnızca- bir somun ekmekten dolayı kürek cezasına çarptırılmış, defalarca kaçma teşebbüsünde bulunduğundan cezası katlanmış ve on dokuz senelik hapisten sonra tahliye olmuştur. Sefil bir halde geldiği bir kasabada, kasabanın piskoposundan gördüğü iyilikle aydınlanır ruhu.
jan valjean artık o eski yaşadığı topluma ve insanlara kin tutan kişi değil bambaşka biri olarak kendine yeni bir hayat kurar fakat geçmişi onu bir türlü yanlız bırakmaz.
kitap bu eski mahkumun iyi olmak için verdiği mücadeleyi anlatırken 1832 de yaşanan isyanı, o denemde Parisin varoşlarındaki yaşamıda gözler önüne serer.
okuduğum en güzel kitaplardan bir tanesi. mutlaka ama mutlaka okunması gereken bir şaheser.

Bir aşk hikayesini olan Vadideki zambak ta Fransa'da yaşayan Felix adlı bir genci anlatırken, o dönemde ülkenin durumunu, soyluların yaşamını, kral ve çevresini de sunuyor bize. Felix, bir yandan yüce bir aşkla, evli bir kadına bağlıyken, arzularına yenik düşerek soylu ve zengin bir İngiliz kadınıyla birlikte oluyor. Yaşadığı ikilemler, fedakarlıklar, zor bir çocukluğun ardından gelen yüce bir aşk ve bu aşkın hayatını nasıl değiştirdiği anlatılmış son sevgiliye. dili oldukça ağır ama güzel bir klasik

Kitabı okurken, sanki olayları yaşayan benmişim üzüntü duydum. Toplumun istediği gibi olamayan birinin nasıl dışlanıp da yok olmaya sürüklendiği, bundan daha iyi anlatılamazdı herhalde. Kitapta kendini topluma adamış birinin, yükümlülükler altında ezilmesi ve sıradan mutsuz bir hayat geçirmesi ve farklılaşmaya başlayınca gittikçe yok olan ve toplumun böcek gözüyle baktığı bir karakter anlatılmış. Dönüşüm sadece Gregor Samsayı anlatmıyor toplum içerisinde özel ve diğerlerine benzemeyen kişilere bakışımızı da gözler önüne seriyor.

Aynı anda iç içe iki hikayenin ilerlediği bir roman. Kumral Ada Mavi Tuna çekici bir öyküye ve değişik bir konu akışına sahip. fakat benim asıl dikkatimi çeken bu çekici aşk öyküsünün yanında işlenen iç savaş deyimi. kitabı okurken yaşanan aşkların büyüsüne kaptırıyorsunuz kendinizi, böylelikle iç savaş farkında olmadan beyninizin içine kadar işliyor. iç savaşmı acaba diye düşünüyorsunuz. hayır efendim ülkemizde 30 bin insanın canını alan terörizmi iç savaş diyerek meşrulaştıramazsınız.
böyle kitaplar okunmalı fakat çok dikkatle okunmalılar bence.

Füreyya'yı okurken sadece bir roman okumuyorsunuz tarih sayfalarınıda yavaş yavaş çeviriyorsunuz. Füreyya Koral Cumhuriyetimizin ilk kadın seramikçisi, halikarnas balıkçısının yeğeni, Atatürk'ün yakın arkadaşlarından Kılıç Ali'nin karısı.
yaşadığı dönemde bir kadın sanatçı olmak hele ki bir seramik sanatçısı olmak başlı başına bir zorluk iken o daha bir sürü badire atlatmış, yaşadığı sorunların hepsiyle mücadele etmiş, yılmamış; verem gibi bir hastalık bile onu yıldıramamış, hayatı dolu dolu yaşamış.
okunması gereken özellikle her Türk kadını tarafından gururla okunması gereken bir kitap.