E-Dergi

İskender Pala'nın Zaman Gazetesi'nde çıkan yazılarından oluşan bu kitabın her bir bölümü bize eski şiirin has bahçelerinden gül kokları sunuyor. Kendisi de öyle demiyor mu: " Gül bahçesine giren gül olur; gül olmasa da gül kokar."

Divan şiiri bize yıllardan beri halktan kopuk, saray edebiyatı, mey ü mahbb edebiyatı gibi basma-kalıp ifadelerle tanıtıldı. Böylece bu mhteşem sanat dünyasına ilgisiz kalmamız istendi. Ancak İskender Pala bu değerli kitabında bnn böyle olmadığını öyle bir göstermiş ki okynca divan şiirinin ve divan şairlerinin gerçekten "Efsane Güzeller" olduğu anlaşılıyor.

Birinci kitapta olduğu gibi bu kitapta da bizde dil hassasiyeti uyandırmaya çalışıyor Bâkiler. Umuyorum bu konudaki gayretleri olumlu çabalar verir ve biz de yabancı ve uyduruk bir dile değil asırların birikimini yanına alan ve sürekli gelişen zengin bir dile sahip oluruz.

Dilimizi yabancı ve uyduruk kelimelerin istila ettiği, diğer yandan yıllarca kullanıp da kendmize mâl ettiğimiz, dilimize kazandırdığımız kelimelerin yabancı diye dışlandığı bir dönemde Yavuz Bülent Bâkiler'in bu kitabı çok önemli bir misyonu yükleniyor bence. Bakiler'e teşekkür ediyor ve dil uzmanlarımızın bu tür meselelere hassasiyetimizi çeken eserler yazmalarını temenni ediyorum.

Yaşayan en büyük şairlerimizden olan Sezai Karakoç'un yayınlanmış bütün şirlerinin toplandığı bu kitabı tüm şiirseverlere tavsiye ederim. Sezai Karakoç'un modern tazda yazdığı şiirlerinin gücünü sağlam köklerden alması onun adını gökkubbede baki kılacaktır. En kalıcı eserinin de bütün şiirlerini içeren bu kitap olduğunu söylersek yanılmış olmayız herhalde.