E-Dergi

Birinci Dünya Savaşının sebep ve sonuçları, Fransız İhtilali ve bir çeyrek yüzyıl süren ihtilal savaşlarının, müteakip yüzyıl içinde meydana getirdiği gelişmelerin devamlı ve tabi bir sonucundan başka bir şey değildir.”28 Birinci Dünya Savaşının görünürdeki sebebi ise 28 Haziran 1914 günü Avusturya-Macaristan veliahdı Arşidük François Ferdinand’ın Saraybosna’da bir Sırplı tarafından öldürülmesidir. Bu tarihten sonra daha önce oluşan blokların birbirlerine meydan okumasıyla birlikte tüm dünyayı etkileyecek olan büyük savaş başlamıştır.
Büyük savaş başladıktan sonra tarafsız kalamayacağını anlayan Osmanlı yönetimi, ilk olarak İtilaf Devletleri bloğuna katılmak için gerçekleştirdiği bütün teşebbüsler başarısız olması üzerine, ister istemez Osmanlı Devletini Almanya’nın başı çektiği İttifak Devletleri safına yönelmiştir. Zaten İngiltere’nin Ortadoğu hedeflerini gerçekleştirebilmesi için Osmanlı ile farklı taraflarda bulunması gerekiyordu.İtilaf Devletleri içinde sadece Rusya Osmanlı Devleti’nin tarafsız kalmasını istiyordu. Osmanlı Devleti’nin İttifakların safında yer alması İttifak Devletleri için büyük kazanç oldu.

Osmanlı Devleti hasta yatağındayken İngiltere, Fransa ve Rusya Ortadoğu üzerinde ekonomik ve kültürel egemenlik sağlamak için çeşitli senaryolarla birlikte Osmanlının ziyaretine gelmişlerdir. Osmanlıdan umdukları desteği bulamayan bu ülkeler bu bölge için günümüze kadar devam edecek olan amansız bir yarışa başladılar. Bu yarış karşısında Osmanlıda hasta yatağında denge politikası uygulayarak biraz daha ayakta kalmıştır. Ancak, Birinci Dünya Savaşının tohumlarının atılmaya başladığı bir dönemde, “İngiltere, Fransa ve Rusya’nın bir blokta, Osmanlı İmparatorluğunun başka bir blokta yer alması ve Osmanlı bloğunun bu savaştan yenik ayrılmasının sonucunda Ortadoğu’da yeni bir statünün kurulması engellenemez bir durum oldu.”

Ortadoğu, Avrupa ile Asya ve Afrika kıtalarını birbirlerine yaklaştıran, Atlas Okyanusu’nu Hint Okyanusu’na, dolayısıyla Büyük Okyanusa bağlayan başka bir deyimle ‘Eski Kıtaları’ birleştiren önemli bir bölgedir.” 3 Bu kadar stratejik öneme sahip olmasında Doğu Akdeniz’e yakın olmasının ve sömürgeci ülkeler için son derece önemli olan Afrika’ya giden yolun anahtarını teşkil etmesinin de bu bölgenin değerini artıran diğer unsurlardır. Çünkü Akdeniz tarih sahnesinde deniz ticaretinin ve savunmasının ana rolünü oynamaktadır. Nitekim, Rusya’nın tarih boyunca büyük emeli olan sıcak denizlere inme bunun en açık göstergesidir.

İnsanların yerleşik hayata geçmesinden sonra tarihin en önemli bölgelerinden birisi Ortadoğu’dur. Ayrıca, Ortadoğu büyük inanç sistemlerinin ana merkezidir. Böyle olunca da Ortadoğu’ya hakim olan uluslar yönetme gücünü Tanrı’dan almaya başlarlar.
Ortadoğu’daki uygarlıkların tanınmasından hemen sonra, batı uygarlıklarının bilim adamları önemli konulardaki görüşlerini değiştirmeye başlamışlardır. Bu tarihlerde Ortadoğu’da hakim din inancı islamiyetin bu değişmelerdeki rolü yadsınamayacak kadar çoktur. Aslında, ”Ortadoğu egemenlik sistemleri geleneğinde askeri örgütlenme ve militer değerlerle bütünleşmiş bir gelenek vardır.”

dünyanın tanıdığı Mustafa Kemal Atatürk'ü biz ne kadar tanıyoruz sorusuna aranan cevabın en güzel kaynağı Orhan Koloğlunun en güzel cevabı niteliğindeki bu kitabı okunmaya değer bir çalıkşmanın ürünü