E-Dergi

Beni bilenler bilir. Martıları çok severim. Tabi burda amaç martılar üzerinden bazı kavramları anlatmak , üzerinde durmak. Öncelikle, Jonathan asla pes etmeyen özgür bir martı, bir öğretmen, sevginin gücüne inanan bir martı. Keşke gerçekten hayatımda onun gibi bir karakter olarak yaşamaya devam etseydim. İmkansız gibi gördüğün şeyleri yapma gücün aslında içinde var ama önemli olan onu açığa çıkarmak. Jonathan şuradan gitmiş , sen bir martısın. Uçmak ve özgürlük senin doğanda var. Yapabilirsin. Diyor. Güzel bir kitaptı. Fotoğraflar da ayrıca muhteşemdi. Muazzam bir görsel şölen oldu benim için o güzel martılar. Okuyun derim.

Kitap tamamıyla gerçekler üzerine kurulmuş bir kitap. Gerçekten ilgimi çekti ve bazı şeyleri bu kitaptan sonra araştırma gereği duydum. Bilmediğim cok şey öğrendim. İnsan ırkının nasıl olan düzeni mahvettigini de , olan hayvan soylarını nasıl tüketeceğini de bir nevi tasdik eden bir kitap olmuş. Sanayi Devrimi'nden sonra değişen düzeni , insanların bu düzen icerisinde nasıl olduğunu, nasıl davrandığını daha çok kavramama yardımcı oldu. O kadar güzel bir kitap ki bir çok altını çizdiğim veya unutmak istemediğim bilgi yüklü. Bir daha okuyacağım. Kesinlikle öneriyorum. Muhakkak okuyun muhakkak. 10 üzerinden 10 ...

Ahmed Arif büyük bir şair. Leyla Erbil'e olan aşkı ise çok daha büyük. Gerçekten insan sorguluyor böyle bir sevgi olabilir mi diye. Ahmed Arif, Leyla'ya mektuplarında sevgilim, leylim, dostum, canim, kardeş, dost diye hitap ediyor. Ahmed için Leyla herşey. Kitap içerisinde Leyla Erbil'in mektupları yer almıyor. Sadece Ahmed Arif mektupları yer alıyor ve yazdıklarından zaten aşkının karşılık bulmadığını kolaylıkla anlıyoruz. Okunması gerekiyor. Özellikle Ahmed Arif'in şiirlerini seviyor iseniz kesinlikle okumanız gerekir. Ben keyif alarak, yeri geldi üzülerek okudum. Ama iyi ki okudum. Bu ikinci okuyuşum oldu. Bir kaç sene sonra yine okuyacağım . . :) Keyifli okumalar.

Beklentilerin de ötesinde bir kitap. Bir yazar. Raif ve Maria Puderin aşk öyküsü. Maria Puder gibi güvensiz ve sonunda güveni bulan bir kadın. İkinci defa okuyorum , iyi ki okumusum, yine okuyacağım.

Bir kadının daha çocukluğu döneminde başlayan aşkını anlatan bir kitap. Stefan Zweig bir erkek olarak , erkeklerin ne kadar yüzeysel bir ilişki yaşadığını ve sonunda her zaman unutabilecegini, kadını cinsel bir meta olarak algıladığını bu kitapla bence anlatmaya çalışmış. Kadının aşkına karşılık, evet adamın birşeyden haberi yok. Defalarca karşılaşmalarına rağmen de önceki karsilasmasindaki kadınla şu anki kadının aynı olmadığını bilemeyecek kadar kör bir adam. Sinirlendirdi beni bu adam. Kadının sevgisi de abartıya kaçmış biraz evet. Ama sevmiş çok sevmiş. Öleceğini bildiği için açıklamak istemiş o beyaz güllerin sahibini. Açıklamış ama adamın pek sarsıldığını sanmıyorum. Güzel bir kitap, bir saatte bitirdim. Önce bir kitap yani sayfa sayısı az ve sizi zorlamayacaktir. İyi okumalar