Toplam yorum: 3.086.114
Bu ayki yorum: 5.801

E-Dergi

ihsankurt Tarafından Yapılan Yorumlar

05.05.2009

Kitapta işlenen konu dönemin tarihi gerçekleri daha da belirginleştirerek işlenseydi kitap daha da ilgiyle okunabilirdi.
Fakat buna mukabil güzel bir Türkçe ile kaleme alınmış olması eserin rahat okunmasını sağlamaktadır diyebiliriz.
28.04.2009

İsmail Bilgin “57.ALAY GALİÇYA’DA Ölümsüz Alayın Öyküsü 1” adındaki 352 sayfalık eserinde yakın tarihimizin bazı sayfalarına ışık tutmuştur. Bazı kaynaklarda bu alayın tamamının Çanakkale’de şehit olduğu ya da kaybolduğu yazılmaktadır. Oysa gerçekler hiç de işaret edildiği gibi değildir. Evet, Çanakkale’de eşsiz bir kahramanlık misali olmuş olan 57.Alay, üst düzey komutanlarına kadar büyük bir kayıp vermiştir. Ancak bu durumdan sonra alay cephe gerisine alınmıştır. Yazarın da ifade ettiği gibi “Bu kahraman alay, Çanakkale’den sonra Galiçya’ya gitmiş, orada da cesurca savaşmış ve daha sonra Filistin Cephesi’ne gönderilmiştir.” Bu kitap 57.Alayın Galiçya’daki, vatan topraklarından binlerce kilometre uzaklıktaki mücadelesini anlatmaktadır. Yazarın verdiği mesaja göre Filistin Cephesi de galiba ikinci kitapta anlatılacaktır. Anlaşılan 57.Alay Çanakkale, Galiçya ve Filistin’de de destanlar yazan bir alay olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kitap hemen herkesin okuyup anlayabileceği akıcı bir üslupla kaleme alınmıştır. Kitabı okurken okuyucunun kendisini cephelerden, çarpışmalardan uzak tutması pek de mümkün değil. Sanki yaşayarak yazan bir yazarla karşılaşıyoruz. Ya da okuyucu böyle bir atmosferin içinde kendisini buluveriyor da diyebiliriz.
Olaylar roman kahramanlarından Ahmet Muzaffer Bey’in ağzından aktarılıyor. Duygular, iç çatışmalar, gözlemler de bu kahraman tarafından anlatılıyor. Bir askeri birliğin cephelerdeki mücadelesi, siperlerdeki askerlerin ruh halleri sıkıcılığa fırsat vermeyerek, sürükleyicilikten hiçbir taviz vermeden ancak bu kadar yazılabilir herhalde…
06.12.2008

Tarihte kişiler vardır ki adını sanını yaşarken duyurur. Bazıları da ölümünden sonra gündeme getirilir. Oysa Hüseyin Nazım Paşa yaşarken kimilerinin çıkarlarına, kimi grupların serkeşliklerine, hainliklerine fırsat vermemeye çalışırken hiçbir zaman dalkavukluğa da kapı aralamayan, minnet etmeyen bir şahsiyet olduğundan olsa gerek ne yaşarken ne de ölümünden sonra pek gündeme taşınmayan şahsiyetlerden biri olmuştur. Bu unutuluşluğa terk edilişte belki şuurlu bir Türklük hassasiyetine sahip olması da akla gelmektedir. Ama ne olursa olsun bunda biraz da “milli hassasiyete” sahip olan insanların dikkatsizliğinde de aramak gerektiğini düşünüyorum.
Hüseyin Nazım Paşa 1854 yılında İstanbul’da doğmuş. Osmanlı’nın son dönemlerinde 1889’larda Beyoğlu mutasarrıflığı yaparken 1890 yılında Zaptiye Nazırlığına getirilmiş, 1894 yılında da vezir rütbesi almış olan ender şahsiyetlerden biridir. Daha sonraki yıllarda da çeşitli devlet görevlerinde bulunmuş olan Hüseyin Nazım Paşa daha çok Nazırlığı döneminde önce İstanbul ve daha sonra Anadolu topraklarında başlatılan Ermeni isyanlarını durdurmaya, engellemeye çalışmakla dikkati çeken bir paşadır. O’nun hatıralarının son cümlelerini ibret alınacak ve büyük bir ders çıkarılacak şekilde şöyle tamamladığını okuyoruz: “Ermeni meseleleri benden sonra da bitmedi. Komiteler daha sonra Yıldız’da Hamidiye Camii önünde Abdulhamid’i öldürmek için bomba attıkları gibi umumi harpte de Türk ordusunu arkadan vurmak üzere Ruslarla birleşmişlerdi. Bütün bunlara şahit oldum. Fakat ölmeden evvel Cumhuriyeti, bize hakiki istiklal ve hürriyeti öğreten ve tattıran Cumhuriyeti idrak ettiğim için mesut ve bahtiyar öleceğim.”
Nice tarih sayfalarında kalmış muzaffer kahramanlar gibi Hüseyin Nazım Paşa’nın da hayatını, asil ve adil mücadelelerini Türk gençliğinin öğrenmesinde ve onlardan dersler çıkarmasında büyük faydalar olacağını ümit ediyorum.
16.06.2008

Milli Mücadele Döneminde Bekirağa ve Malta Anıları adındaki bu eserin öncelikle hazırlayıcısını kutlamak gerekir. Çünkü yakın tarihimizde önemli isimler arasında olan 24 kişinin tarihe ışık tutan anılarının her biri bir belge olmasının yanında çok güzel bir üslup içerisinde kaleme alınmıştır. Eserin bir kaynakçadan sonra Biyografiler, Sürgün Listesi, Sölük ve fotoğraflarla desteklenmesi de kitaba ayrı bir özellik kazandırmaktadır.
13.06.2008

Bu eserin daha önce ERMENİ SORUNUNUN GELİŞİM SÜRECİNDE YOGAT'TA TÜRK ERMENİ İLİŞKİLERİ adı altında yayınlanmış olduğunu biliyoruz. Ancak yeni şekli ve düzenlemesiyle kitap daha onunur olmuştur... Okunarak ibret alınması gereken bir eser.