Toplam yorum: 3.081.820
Bu ayki yorum: 1.500

E-Dergi

Melek Ceylan

Okumayı söktüğüm andan itibaren tam bir kitapkurduyumdur. Hangi tarz olursa olsun her kitaba bir fırsat veririm. Çok yönlü bir okuyucu olarak, umarım pek çok öğrencime örnek olabiliyorumdur. Tarih Öğretmeni olduğum için sanırım mitolojik kitaplara ayrı bir ilgim var.

Melek Ceylan Tarafından Yapılan Yorumlar

16.07.2021

Kibele veya Kybele (Magna Mater: Tanrıların anası), Anadolu kökenli bir ana tanrıçadır. Ana tanrıça inancı, birçok kültürde farklı isimlerle yer alır. İşte Lynn E. Roller bu kitapta Kybele inancının daha sonraki uygarlıkları da büyük ölçüde etkilediğini, özellikle Yunan ve Roma mitolojisinde, Frigya dönemindeki bazı tapınma ritüelleri aynı formda kültik olarak devam ettiğini, Kibele'nin özellikleri farklı tanrı ve tanrıçalarda yeniden hayat bulduğunu aktarmaktadır.
Anadolu'da çok sayıda Kybele anıtı vardır. Afyon-Eskişehir civarında yer alan açık hava tapınaklarında niş içinde, iki yanında arka ayakları üzerinde birer aslan duran ana tanrıça kabartması bulunur. En yaygın kullanımı Frig uygarlığındadır. Frigya mitolojisinde bir ana tanrıça olan Kibele'ye genellikle dağ zirvelerinde tapınılırdı. Doğa ile özdeşleştirilmiş, özellikle bazı vahşi hayvanlarla ilişkilendirilmiştir. Eserde de bunları okuyabiliyorsunuz.
16.07.2021

Tarihin en önemli savaşlarından olan, bizdeki tabiriyle Truva Savaşı'nın, iki kadının gözünden anlatıldığı güzel bir kurgu eser. Akıcı diliyle gençlerin zevkle okuyacağını düşünüyorum. Ben mitolojiyi ve destanları sevdiğim için okumaktan büyük keyif aldım.

Dünyanın en güzel kadını Helena, ülkesini, evini, hatta çocuğunu bile terk edip, sevgilisi Paris'le birlikte Troia'ya kaçar. Kassandra ise, Batı Anadolu'nun en zengin kenti Troia'nın, olacakları önceden bilen, ama sözlerine inanılmayan yalnız prensesidir. Troia'nın Boğazlar üzerindeki ekonomik ve siyasi üstünlüğünden uzun süredir rahatsızlık duyan Yunanlar, buraya saldırmak için fırsat kollamaktadır. Helena'nın kaçmasının bahanesiyle büyük bir savaş başlar.
16.07.2021

1648-50 yılları arasında Osmanlı'da geçmektedir. Osmanlı’nın hiç durulmayan sularının Topkapı civarında kaynadığı yıllar; Kösem Sultan iktidarı elinde tutmak için paşalar ve ağalarla kanlı siyasi satrançlarını oynarken, tarihe Deli İbrahim diye geçen sultanın tahttan öldürülmeden indirilmesinin ardından altı yaşında Osmanlı İmparatorluğu’nun başına geçen IV. Mehmed Dönemi yansıtılmaktadır.

Eserde Takiyüddin'in Tophane sırtlarındaki gözlemevinin Padişah III. Murat'ın emriyle yıktırıldığıının vurgulandığı kısıma dikkat çekmek isterim. Belki de romanda geçen Hoca karakteri ondan esinlenirken, İtalyan köle karakteri de Tycho Brahe'yi anımsattı bana. Tabi gerçek tarihimizde o yıllardaki Müneccimbaşıları kehanetleri ile dikkatleri üzerine çeken Hüseyin Efendi ve Müştak Baba'dır. Merak edenler bu iki şahsiyeti de bir araştırsın bence.
16.07.2021

"Beni hor görme kardeşim
Sen altınsın ben tunç muyum?"

Bu ay @masadergi sinde kültürümüzün önemli bir parçası olan aşıklık geleneğinin en değerli simalarından Aşık Veysel 'in işlendiği bir tema üzerinden okumalar yaptık. Aşık Veysel'in Atatürk' e olan hayranlığına rağmen bir türlü yüz yüze görüşememiş olmasının hüznünü hissettiğimiz sayfalar arasında gezinmek hoştu.

"Gönül sana nasihatim
Çağrılmazsan varma gönül
Seni sevmezse bir güzel
Bağlanıp da durma gönül"
16.07.2021

Yuri Oleşa 20. yüzyılın en büyük Rus romancılarından biri kabul edilmektedir. Yazdığı dönemin katı sansürcülüğüne rağmen sanatsal değeri zamanının ötesine geçmiş eserler yazdığı söylenmektedir. Hatta 'Kıskançlık' adlı bu romanı Nabokov ve Bulgakov'un yapıtlarıyla karşılaştırılmıştır.

'Kıskançlık' çoğunun anlayamayacağı bir üslupla yazılmış, ancak ustaca bir ironiye sahip, insan psikolojisinin derinlerine inerken toplumsal taşlamaya da yer veren bir eser. Okurken sıkılsam da kısa olduğu için sonuna kadar dayandım. Sonuçta dayatılan sistemlere karşı bir başkaldırı unsuru işlendiği için dikkate değerdi. Zaten yazarımız Oleşa, Stalin tarafından örnek bir Rus yazarı olarak ilan edilmiş olsa da kitap sonraki yıllarda sistem karşıtı damgasını yemiş. Ahh ahh! İnsanlık tam manasıyla 'düşüncelerini ifade özgürlüğü' ne ne zaman sahip olabilecek.