E-Dergi

Her insanın içinde öfke az ya da çok vardır.
İşte şeytan denen şey budur.
Çünkü kötülük şeytan adı ile kişilikleştirilmiştir.
Artık bütün sorumlu işte bu şeytan adı verilen varlıktadır, artık aklanmışızdır.
Şeytan sadece öfke değildir ama öfke şeytanın bir parçasıdır.

Yıl 1935
Prag'da bulunan Hrad Örlü şatosu akıl hastanesine çevrilmiştir.
Çekoslovakya'nın en azılı altı akıl hastası burada tutulmaktadır.
Victor genç bir psikiyatristtir.
İdealisttir.
Hepsi birbirinden azılı bu altı akıl hastasını iyileştirmeye kararlıdır.
Ancak akıl hastaları önce aynı hayali kimliğin etkisi altına girer, sonra da teker teker ilginç bir şekilde ölmeye başlar.

Bu arada Prag'da vahşice işlenen cinayetler kadınları hedef almaktadır.
Komiser Smolak, katilleri bulmaya çalışırken yolu bu şatoya çıkar.
Ortaya çıkan gerçekler akıllara durgunluk verecek türdendir.

Edgar Allan Poe (1809-1849) kısa öykü halindeki polisiye gerilim ve korku hikayeleri ile bu türdeki romanların kurucusu olarak kabul ediliyor.

Poe'nin kurduğu tarz,
Her cinayette katil mutlaka bir iz bırakır ve dedektiflerin görevi bu izi bulup katile ulaşmaktır.

Her katil mutlaka davranışları ile kendini belli eder, aşırı soğukkanlılık gösterir, abartılı masumiyet tavırları içine girer, dedektiflerin görevi bu davranış farklılıklarını farkedip katile ulaşmaktır.
Her katili, katil olmaya iten, toplumsal, psikolojik, genetik sebepler vardır.

136 sayfalık bu kitap da yazarın dokuz öyküsünden oluşuyor.
Öykülerden biri de kitaba adını vermiş.

Dokuz kısa öyküde, polisiye gerilim korku bir arada.

Edgar Allan Po (1809-1849) kısa öykü halindeki polisiye gerilim ve korku hikayeleri ile bu türdeki romanların kurucusu olarak kabul ediliyor.

Poe'nin kurduğu tarz,
Her cinayette katil mutlaka bir iz bırakır ve dedektiflerin görevi bu izi bulup katile ulaşmaktır.

Her katil mutlaka davranışları ile kendini belli eder, aşırı soğukkanlılık gösterir, abartılı masumiyet tavırları içine girer, dedektiflerin görevi bu davranış farklılıklarını farkedip katile ulaşmaktır.
Her katili, katil olmaya iten, toplumsal, psikolojik, genetik sebepler vardır.

70 sayfalık bu kitap da yazarın beş öyküsünden oluşuyor.
İlk öykü kitaba adını vermiş.

Beş kısa öyküde, polisiye gerilim korku bir arada.

Yazarın üç ciltten oluşan seri romanlarının üçüncü ve son cildi Dura Mater.

Bu cildini okumadan önce ilk iki cildi okumanız gerekiyor.
Yazar ayrıca kurgusunu gerçek olaylar üzerine kurguladığını belirtiyor.

İlk ciltte, duyuların insan algısı üzerindeki etkilerine yer vererek bu etkilerin yaşam sürecimizi etkileme biçimi ele alınmıştı.

Serinin ikinci kitabında da; Serüven kaldığı yerden devam etmiş,
Olaylar daha da büyümüş pek çok kişiye etkiler hale gelmişti.

Üçüncü ve son kitapta ise işlenen konu, eksikliği duyulan varlıkların ve duyguların beyin tarafından üretilebilmesi.
Bu şekilde, beyin tarafından üretilen kişilikler ise, o kişiyi çok farklı şeyler yapmaya yönlendirebiliyor.

Sonunda ise çok gerçekçi ve ürkütücü bir son bekliyor okuyucuyu.

Karınca deyip geçmemek gerektiği bize öğreten, karıncaların yaşam biçimleri ile insanlarınki arasında hiç fark olmadığını ortaya koyan muhteşem bir eser.

Böcek incelemenin bir bilim haline gelmesinden bu yana, böcek yaşam biçimlerine ilgi sürekli arttı.
Çünkü aynı insanlar gibi topluluk kurdukları ve kolektif yaşam sürdükleri anlaşıldı.
Özellikle de karıncaların.

Aynı insanlar gibi toplumsal görev dağılımları, hiyerarşik yönetim biçimleri var.
Şehirler kuruyorlar, yeraltı ve yerüstü binaları yapıyorlar, ulaşım ağları kuruyorlar, sınırlarını belirliyor ve koruma altına alıyorlar ve başka karınca ülkelerine saldırıyorlar.