Tek kelimeyle “harika” ...
Ben bu kitabı kafamda iki bölüm gibi düşündüm, ilk bölüm diğer yorumcuların söylediği gibi Julıe Garwood’un tarzında ilerliyor. Bu bölüm İskoç topraklarında geçiyor. Buralara gerçekten bayıldım. Sabrina‘ nın Morgan’a küçüklüğünden beri olan hayranlığı, Morgan’ın o kaba saba halinin arkasındaki Sabrina’ya duyduğu hayranlık-arzu-koruma güdüsü eski İskoç topraklarının vahşi yaşam biçimiyle o kadar güzel kelimlere dökülmüş ki okurken içinizdeki güzel bir satırı okurkenki heyecan ve yüzünüzdeki tebessüm hiç eksik olmuyor. Ama nedense benim ikinci bölüm gibi düşündüğüm Londra’da geçen zaman beni hayal kırıklığına uğrattı. Sürekli “Ya Morgan’ıma ne yapıyorlar, ay onun o kıyafetin, o ortamın içinde işi ne? Sabrina ne yapıyor? Ay ne gereksiz eziyet...” diyen iç sesimin eşliğinde satırlar ilerledi. Sanki İskoç yaşamının büyüsünü zedeledi bu kısım. Ama genel olarak bakarsanız kitap mükemmel, okuduğunuz bir çok tarihi aşk romanından kat kat güzel. Bunu okuyarak kaçırılmaması gereken bir kitap ve takip edilesi bir yazarla tanıştım.