Konuşmanın çaresiz kaldığı durumlarda ağlamak, haykırmak kadar zevkli bir okuyuş buluyorsunuz bu kitapta.Bu destanın geçtiği her mekanın, içerinde yer alan her varlığın dile geldiği, aşk hikeysi demeye bir türlü dilimin varmadığı bir anlatı.Yazar'ın bile elinde olmada teslim olduğu bir savaşta, böyle bir çabalmada,Yusuf'un sabrı gibi uzun ve kararlı böylesi bir uğraşta ortalıkta önemsiz bir çakıltaşı ya da ot olmak istiyorsunuz.Ne olduğun öneml,i olmadan bu hikayenin bir parçası yakın bir tanığı olmakm geliyor insanın ta derinlerinden.Kör lanet edilen bir kuyu ya da yazgısı Yusuf'un katili olam damgasını yemek olan bir yaban kurt...işte yine konuşamasak da gözyaşlarına sığınmak gelecek belki sadece içimizden.
Tanrı aşkıyla beslenen,çıkışından kavuşmasına kadar Tanrı'nın varlığıyla yenilenen, sonunda da yine teslimiyetle Tanrı huzurunda birleşen kendi içinde iki ayrı yangın hikesi bu.Leyla ile Mecun'un hayattan dersini almış,yolunu şaşırmadan gelişen ilişkisi gibi bu sevdalılar.
Meselemiz ne Yusuf kadar mükemmel bir güzelliğe sahip olmak ne Züleyha kadar yanmak.Mesele kavuşmak ,duaların kabul edildiği saattlere en iyi dilekleri yollamak.Sonsuz mutluluğu unutmadan yüreğimizin eşleriyle karşılaşmak için o dualardan ayrılmamak.
Güzel rüyalardan sonra Züleyha kadar yanılmadan, Züleyha kadar kavrulmadan ve onun gibi iki paralık güzelliğimizden olmadan uyanmak.Ağlamamak rüyadaki kayıplarımıza Yakup kadar.Hasret çekmek olmasın Allah'ım kaderimiz Yusuf misali anaya, babaya, kardeşe ve yarene.