Ahmet Davutoğlu, görüşlerine katılın katılmayın, yazdığı bu kitapla kendi alanında büyük bir boşluğu dolduruyor. Zira, Türkiye'de siyaset, Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Dünya Politikaları konusunda yazılmış hemen hemen hiç bir teorik ve pratik tabanlı bir kitap bulunmamakta. Hali hazırdaki kitaplar, özellikle Türk öğretim üyeleri ve yazarlar tarafından kaleme alınanlar ise tamamen Amerikan veya Fransız siyaset okullarından aktarma niteliğinde. Bunu ayrıca, Fakülte yıllarında da bizzat görmüştüm. Bir Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde okutulabilecek hiç bir Uluslararası İlişkiler ve Stratejik Analiz kitabı olmaz mı? Olmaz. Tüm senelik dersi, 20-30 sayfalık fotokopi ders notlarıyla kotarırsınız.
Kitap oldukça hacimli, indeks bölümüyle birlikte 584 sayfa. 3 kısımdan oluşuyor. Birinci kısımda 3 alt bölüm, ikinci kısım 4 alt bölüm, üçüncü kısımda 5 ayrı bölümden oluşuyor.
Kitabın ana amacı Türkiye'nin stratejik derinliğini ortaya çıkarmak. Bunun içinse hem teorik boyut hem de pratik uygulama alanları arasındaki ilişkiler ve etkileşim ayrıntılı olarak ele alınıyor. Birinci kısımda stratejik derinlik analizinin kavramsal ve tarihi çerçevesi tanımlanıyor. Buradan hareketle ikinci kısımda ise, Türkiye'nin öznel şartlarının oluşturduğu stratejik derinliğin ana esasları teorik bir çerçevede toparlanıyor. Son kısımda da bu ana esasların hayata geçirilmesini sağlayacak stratejik araçlar ve bölgesel politikaların tarihi ve coğrafi derinliğe dayalı uygulama alanları gösteriliyor.
Kitabın bence farklı tarafı, okuyucunun dimağına bazı temel kavramları iyice oturtuyor ve bunlar üzerinde düşünme fırsatı veriyor. Bu sayede Türkiye'ye, yakın bölgesine, uzak bölgelere ve tüm dünyaya farklı çerçevelerden bakabilme fırsatını elde ediyorsunuz. Bugüne kadar gördüğünüz ve okuduğunuz şeyleri, belirli bir düşünce disiplini içersinde değerlendirebiliyorsunuz.
Tabi şu da var: Kitabı ağır ağır, icabında bazı teorik bölümleri tekrar ede ede, ders çalışıyormuşcasına okumak gerekiyor. Bu haliyle kitabın, bir kaç slogana indirgenebilecek popüler bir tavrı ve hedefi yok.
Ayrıca, yazarın şöyle özel bir durumu var. Kitabın yazılmasından kısa bir süre sonra, başbakanın başdanışmanı olarak Dışişleri Bakanlı'ğında göreve başlamış olması. Zaten kitabın bir çok bölümünde gördüğünüz fikir ve stratejik taktiklerin son zamanlarda Türk Dış Politika'sında uygulamaya konduğunu görebilirsiniz. Mesela, son zamanlarda Hükümet'in Afrika kıtasına duyduğu yakın ilgi, komşu ülkelerle olan ticari ilişkilere büyük ağırlık verilmesi, Arnavutluk, Suriye ve Gürcistan gibi coğrafi olarak çok büyük stratejik öneme sahip ülkelere yapılan diplamatik ve ticari seyahatlerin fazlalaştırılması, İpekyolu projesine start verilmesi gibi.
Ancak kitabın yeni baskısıyla birlikte tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor. Kitabın son baskısı Eylül 2002 tarihli, yani son Irak'ın işgali ve Kerkük krizi gibi olaylardan daha önce. Bu yüzden, yazarın ilgili bölümleri son gelişmeler ışığında tekrar ele alması lazım.