Otuz yaşındayken veremden ölen Emily Brontë ölümünden bir yıl önce bitirdiği Uğultulu Tepeler’deki kişilerin yalnızca hayal ürünü kişiler olmadığı, Brontë’nin çevresindeki gerçek kişilerden derin izler taşıdığı söylenmekte.
Kitabın kurgusu, dili oldukça başarılı ama karakterlerin hırsları, zaafları, nefretleri, hastalıklı bakış açılarının yol açtığı bunca olumsuz duygu bazı sayfaları okurken sıkılmama sebep oldu.
Hatta yazar böylesine nefreti anlatacak kadar ne yaşadı diye merak etmeden duramıyorsunuz. Kahramanların haline bazen kızıyor bazen üzülüyorsunuz.
Nerdeyse tüm karakterlerde az çok kötülük olsa da benim favorim altın kalpli Edgar oldu.
Kitap bitince hemen filmini de izledim, filmde ne yazık ki olaylar yüzeysel ve fazlaca hızlı verilmiş. Ayrıca o şımarık Catherine filmde daha masum bir karakterdi.
Son olarak bir insan nasıl zamanla kötü olabilir, bir aşk nasıl nefrete dönüşür diye merak ediyorsanız mutlaka okumalısınız.