Düşünme ve soru sorma, felsefe için gerekli ilk adımlar... En iyi soruları soranlar ise çocuklardır. Sordukları sorularla yetişkinleri şaşırtan, kimi zaman “filozof gibi bu” dedirten çocuklar... Mektuplaşmalar başladığında Nora, on bir yaşında bir öğrenci ve aynı zamanda güzel sorular sorabilen bir çocuk... Nora'nın mektuplaşmalarda sorduğu sorular büyükleri bile şaşırtacak cinsten, felsefenin büyük sorunları olan sorular. E. E. Cummings’in “Güzel cevap her zaman daha güzel soru sorana verilir.” sözündeki gibi Nora, güzel sorularına cevapları felsefeci V. Hösle tarafından alır. Çünkü sorularını uygun kişiye yöneltmiştir. Soruyu güzel sormak kadar uygun kişiye sormak da cevap açısından önemlidir. Nora, hem güzel soru sorduğu, hem de sorularını uygun kişiye yönelttiği için uygun cevaplar bulur. Bu “sıradışı mektuplaşma”, Nora ile birlikte Hösle ve okurları felsefi düşünce dünyasında gezdirir.
Nora ile Hösle’nin tanışmaları elbette direk mektuplaşma ile başlamaz. Biz okurlar, kitap girişinde profesörün düştüğü kısa bir “başlarken” notu ile tanışıklıklarıyla ilgili biraz bilgi ediniriz. Daha sonraki sürece ise, okuma serüveni içinde, mektuplaşmalardan tanık oluruz.
Nora’nın felsefi düşünme ve okuma hevesi, gelip geçici bir istek değil, aksine arzu, şevk ve tutku şeklindedir. Bu konuda tutkuya kapılmış gibidir. Sormaya, düşünmeye ve okumaya bıkmadan devam eder (yetişkinleri imrendirecek bir iradeye sahiptir).
Nora’nın felsefe profesörü Hösle’ye –mektuplarla- Tanrı, dünya, yaşam üzerine sorduğu soruların derinliği ve felsefiliği, bazı okurların aklına, “bu mektupları gerçekten bir çocuk mu yazmış?” sorusunu getirirse, cevabını da Nora tarafından kitabın sonlarına doğru alacaktır.
... Çocukların böyle mektuplar yazamayacağını söylüyorsunuz; ama ben onları yazarak sizleri çürütmüş oldum! Ayrıca yetişkinlerin böyle mektuplar yazabileceğini de sanmıyorum –biz bazı konularda sizlerden öndeyiz. Örneğin çocuklar sizler gibi soğuk ve hesapçı değil. Jean-Jaques Rousseau’ya hak vermeden edemiyorum: “Aklı, ruhu dışarda bırakarak kavramak isteyenin vay haline!” sf. 186.
Hösle’nin kitapta yer alan son mektuplarından birinde Platon’un dile getirdiği gibi, “... Nora’da hem felsefe yapma hem de edebiyat yeteneği var.” Nora, pek çok çocuk gibi biraz filozof, biraz sanatçıdır.
Hösle’nin kitaptaki son mektubunda, Giambattista ile sohbetinden, Nora’yla mektuplaşmaları üzerine olan cümleleri de burada aktarmak istiyorum:
“...Bu mektuplaşma Nora’dan pek çok şey öğrendiğin bir fırsat oldu senin için. Ama sonra çocuk felsefesi üzerine pek çok kitap okudun ve gördün ki, bütün pedagoglar ve psikologlar çocuklardan bir şey öğrenmek yerine onlar hakkında bir şeyler bilmek istiyorlar. Ama bunu yapmakla çocukları nesneleştiriyorlar, bir üst düzleme çıkıp Nora ve onun gelişimi hakkında düşünmeye başladığın andan itibaren sen de aynı şeyi yaptın. Gerçi sen kendini de nesnelleştirdin, çünkü Nora hakkında yazmadan kısa bir süre önce kendi gelişimin üzerine de bir makale yazdın, bu makalede kendini adeta dışardan gözlemledin. Ama sen Nora’dan büyüksün ve insanın kendi gelişimini gözlemlemesi daha kolay –gerçi Nora’da bir defasında koruyucu filozofuyla kendi gelişimi üzerine sohbet etmişti.”
“Peki yeni yılda ne yapmalıyım ben?”
“Çok basit: mektuplaşmanızın gelişimi üzerine düşünürken de eşitlik yaratmalısın. Nora’ya kendi gelişimini nasıl gördüğünü, mektuplaşma sürecinde ve yazdığın son yazıda onun neyi beğenip beğenmediğini sor. Ama ona kısa süre cevap vermesi için baskı yapma –çünkü şu sıralar yapacak çok işi var, her ne kadar genç olsa da yapması gereken pek çok görev zamanını alıyor.” sf. 193-194
Ölü Filozoflar Kahvesi’ndeki mektuplaşmaların yer aldığı kısımdan sonra, Çocukluk ve Felsefe Vittorio Hösle’nin Sonsözü yer alıyor. Bu kısım, kendi içinde roma rakamlarıyla beş bölüme ayrılmış. Hösle tarafından, önce genel olarak felsefe ve çocukluk ilişkisine değinilmiş, bu ilişkiyle ilgili birkaç amprik bilgi verilmiş; üçüncü bölümde Nora tanıtılmış; dördüncü bölümde çocuk yeteneğinin problem alanına ait bazı düşünceler; beşinci bölümde ise eğitimde felsefenin rolüne yer verilmiş.
Bu kısımdan sonra Hösle’nin kitapta kullandığı dipnotlar bulunuyor.
Ve kitabın sonunda Bitirirken Nora tarafından kaleme alınmış. Bitirirken de Nora, “Sevgili Okurlar!” hitabıyla bizlere, mektuplaşma sürecini ve Hösle ile tanışmalarını kendi sevimli uslubuyla anlatıyor.
Son olarak bu bölümden Nora’nın cümleleriyle bitirmek istiyorum tanıtım yazımı. Çünkü bu satırlarda Nora mektupların yayınlanması hakkındaki düşüncelerini anlatırken, aslında bu kitabın basılış sebebini de anlatmış oluyor. Şunu da hemen belirteyim; her ne kadar Nora, bu mektupların yayınlanmasını, özellikle çocuklar için istediyse de, bu kitap ilk gençlik ve gençlik dönemindeki çocuklara hitap ettiği kadar, yetişkinlere de hitap etmektedir. Hatta özellikle yetişkinler tarafından da okunması gereken bir kitap gibidir.
“Mektupların yayınlanacağından benim haberim yoktu, bunu kitapta Vittorio’ya yazdığım son mektuptan az önce öğrendim. Tabii bu fikir önce çok hoşuma gitti, ama sonra bu konuyu uzun boylu düşünmek zorunda kaldım. Kimi zaman içimden hayır demek geldi, çünkü onlar sonuçta bizim mektuplarımızdı! Bu başkalarını niye ilgilendirebilirdi ki? Düşüncelerimi başkalarının bilmesine ne gerek vardı ki? Onların bilimsel sonuçlara varmaları için mi anlatacaktım düşüncelerimi? Hayır istediğim bu değildi, hâlâ da bu değil!
Ama sonra belki bu mektuplar yoluyla başkalarını, özellikle de çocukları dünyamızla ve onun gizleriyle ilgilenmeleri ve gelecek karşısında duyarsız ve acımasız kalmamaları yolunda yüreklendirebileceğimizi düşündüm. Bunu başardık mı bilemiyorum, ama öyle olmasını umuyorum.”
*Bu tanıtım yazısının bir kısmı Cumba İstanbul dergisi 2005-kasım sayısında yayımlanmıştır.