açık yapıt edebi metin-suni metin ikileminde ya da aynı kapıya çıkan paralel yollar bağlamında alımlama estetiği çerçevesinde bir yapıtın anlaşılmasının nasıl'ını irdeliyor..postmodern olduğunu bildiğimiz eco elbette metin-dışı faktörlerle ilgilenmeyecekti ve öyle de yapmış kısmen..özellikle yazar-metin ilşkisini sıfıra indirgemeyi amaçlayan 'güvensiz' kuram yeni eleştirinin de yer yer müdahele ettiği bu eser metin yorumunda biyografi, anı, itiraf, otobiyografi vb.. seçenekleri siliyor..yazarın kaleminden çıktıktan sonra artık yazara ait olmayan, olmaması gereken eserden bahsediyor..tabi burada metnin yorumunun nasıl yapılacağı sorusu meşgul ediyor zihinleri..onu da dilin imkanları çerçevesinde yapan eco de saussure'nin dil kuramını da kullanmış oluyor böylece..bu tavır kısmen tek yönlü bir mantığa hizmet etmekte..edebiyat eserinin özüne dönmesini sağlamaya çalışırken toplumdan soyut bir 'yapıt' çıkıyor karşımıza..yalnız şu var ki bir edebi metni yorumlarken muziç ve muzip bir fikircik olarak zihne musallat olan 'acaba yazar burada benim eser hakkında şu an düşündüğüm şeyi düşündü mü?' sorusuna sağlam bir cevap niteliğinde aynı zamanda..burada napolyon'un 'bana dünyanın en masumane söylenmiş sözünü getirin; ben onunla sizi idam edeyim' kelamını hatırlamamak elde değil..dilin doğasının getirdiği çelişkileri, ilgileri, kavramsal düzenekleri, soyut buluşları açık yapıt ile biraz olsun dizginleyebiliyorsunuz..eser esas olarak bu yönüyle güzel...