Gelenekler;bir medeniyetin,bir kültürün soyunu sürdüren öz çocuklarıdır.Bir medeniyet onlar vesilesiyle hayatta kalmaya devam edebilir. Kırk hadis geleneği de, VIII. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ortaya çıkmış olup konuyla ilgili faaliyetler,“Ümmetimin dinî işlerine dair kırk hadis derleyen kimseyi Allah Teâlâ fakihler ve âlimler topluluğu arasında diriltir” meâlindeki zayıf bir hadise dayanmaktadır.Bu konuda teşvik edici bir hadis de “Benden bir sözü duyuranın Allah yüzünü ağartsın”hadisidir.
Kitabın dikkate şayan iki özet cümlesi şöyle:
“Kalbe kalb denilmesinin sebebi çok değişken olduğundandır.Kalbin misali çöldeki bir ağacın üzerinde asılı kalan kuş tüyünün misali gibidir.Rüzgar onu bir oraya bir buraya savurur.” (Müsned)
“Dünyaya gelen bir kimse,yaratıcımızın en büyük hazinesi,en büyük mektubu,en büyük hediyesi ve ikramı Kur’an-ı Kerim’i okumadan,öğrenmeden,manasını öğrenmek için çaba sarfetmeden eğer dünyadan ayırılırsa o bilsin ki dünyaya hiçi gelmemiş gibidir.” M.İkbal