O ünlü "Kitapsız oda, ruhsuz beden gibidir." deyişinin de sahibi antik Romalı devlet hukukçusu Cicero'nun; siyasetten uzaklaşıp tefekküre daldığı zamanlarda Sezar'ın evlatlığı Brütüs'ün eğitimi için yazdığı bu din, felsefe ve bilim üzerine triyalog eser, üç adet ekolün; Akademia, Epikür ve Stoa okullarının görüşleri üzerinde dönüyor. Belirli bir sonuca varılıyor mu? Tabi ki hayır... Çünkü kitapta Cicero'nun ileride hayatına da mal olacak şekilde çokça savunduğu laik çoğulculuk hukuku çerçevesinde; devrin en baskın ve zıt görüşlerin diyalektikleri yansıtılmaya çalışılmış sadece. Cicero böylelikle kendi özel mülkünde, avama kesinlikle kapalı olarak, üç felsefe öğretisinin üç önderini ağırlayarak tartışmayı başlatıyor ve hakemliği altında fikirlerin özgürce dile getirilmesini sağlıyor. David Hume'un 17 yüzyıl sonra kaleme alacağı "Doğal Din Üzerine Söyleşiler" kitabının da esin kaynağı olan bu antik eser, takipçisine göre hayli kapsamlı ve daha heyecanlı duruyor.