İlber Hoca'nın Gözünden “Bir Ömür Nasıl Yaşanır?”
İlber Hoca'nın genç okurları düşünerek hazırlattığı kitaplarından biri: “Bir Ömür Nasıl Yaşanır?”. Bunu, önsözde, “Özellikle genç okuyucularımla böyle bir sohbeti gerekli gördüm” diyerek ifade ediyor. Bizzat kaleme aldığı bir kitap değil. Kitap kapsamında kendisiyle Yenal Bilgici tarafından yapılmış söyleşilerin derlenip belli konulara göre tasniflenmesiyle ortaya çıkarılmış bir eser.
Eser sekiz bölümden oluşuyor. "Bir Ömür Nasıl Yaşanır?", aynı zamanda ilk bölümün de başlığı. “Hayatımız temel olarak dörde ayrılır: 12-25 yaşları arası, 25-40 arası, 40-55 arası ve nihayet şimdi benim de bir süredir yaşadığım dönem, yani 55 sonrası.” Sonra da tek tek bu yaş dönemlerinde yapılması gerekenleri genişçe sıralıyor, tanınmış birçok kişiden ve kendisinden örnekler veriyor.
“Kimden, Ne Öğrenilir?” başlığı altında temel olarak “Farklı insanları arayıp bulun, dünyanız değişsin.” vurgusunu yapıyor. Öğretim hayatının başından itibaren eğitim aldığı ya da bir şekilde yollarının kesiştiği, Mübin Beken, Rudolf Karlburger, Belkıs Söylemezoğlu, Sevil Yurdakul, Halil İnalcık, Nermin Abadan-Unat, Şerif Mardin, Behice Boran, Yaşar Kemal, Can Yücel gibi isimlerle yaşadıklarını anlatıyor.
“İnsan Kendi Kendini Nasıl Yetiştirir?” başlığı altında, “Entelektüel, üstüne vazife olmayan işlerle ilgilenen kişidir. Örneğin mesleği kimyacılıktır ama coğrafya veya tarihle de uğraşır, resim yapar. Bu iş öteden beri böyledir. Kendi dünyasının dışıyla ilgilenendir entelektüel… Kendinizi geliştirmek, yetiştirmek istiyorsanız, işinizle gücünüzle ilgili olmayan konularla da ilgileneceksiniz. Mühendis de olsanız örneğin, coğrafyayla tarihle uğraşacaksınız, müzikten anlayacaksınız, dans edeceksiniz. Milletin hâlini dert edineceksiniz.” diye söze devam ediyor.
Nasıl çalışmalı, nasıl seyahat etmeli, eğitimde tercihler nasıl olmalı, neler izlenmeli-dinlenilmeli-okunmalı ve yaşanılan şehirden nasıl yararlanmalı soruları da diğer bölümlerde cevaplarını buluyor.
İlber Hoca, aralarda çokça öğütler veriyor:
“Becerilerinize gerçekten uyan mesleği seçiniz. Kendi kapasitenizin altında çalışmayın; kendinize bol ya da dar gelen bir gömleği giymekten kaçının.”
“Ne yaşadıysanız yüzünüze yansır. İnsanın yüzü bir kitap gibi okunabilir. İfadeniz bomboşsa da hiçbir şey yaşamadığınız fark edilir. Bundan kaçının, monotonluktan uzaklaşın. Yüzünüz ifadesiz kalmasın.”
“Dil, dünyanızı rahatlıkla değiştirir; sizi farklı, belki hayal bile etmediğiniz yerlere taşıyabilir. Demek ki içinde bulunduğunuz çevreyi, öğrendiğiniz dil sayesinde yırtacaksınız. Ama unutmayın, tek bir dil öğrenmek asla yetmez. En az iki-üç dil bilmelisiniz.”
“Kabiliyetleri tespit eden, çocukları ona göre yetiştiren bir sistem kurmamız gerekiyor. Hiçbir toplum yetenekli çocuklarını harcayacak lükse sahip değildir.”
“Ezber ve tekrar öğretimin temelidir. Lisan da matematik de coğrafya da ezberleyerek öğrenilir. Gençlere tavsiyem, bunlara kanıp ezberi bırakmamalarıdır.”
“Çocukların yokluğu, zorluğu, mahrumiyeti bilmesi lazım. Bunu ona siz göstereceksiniz. Eğitimin tümünü okul veremez; eğitim satın alınacak, herkese aynı şekilde hitap eden bir ürün değildir.”
Kitabın sonunda söyleşide bazı ismi geçenlerin kimler olduğuna dair kısa kısa bilgiler de hazırlanmış.
Rehber niteliğindeki bu eserde, tecrübeler, birikimler dolu dolu aktarılmış. Hızlıca okunuyor, dili oldukça sade ve akıcı. Kitapla ilgili fikir edinmek için bir program izlemek isterseniz bkz.: bit.ly/3E3YOqc
İlber Hoca'nın sözleriyle yazıyı bitirelim:
“Herkes kendi talihinin mimarıdır; ‘faber est suae quisque fortunae.’ Bu yapı ve uyumu hayatınızın canlı renklerinde ve faydalı yaşamaya çalıştığınız için bunun neticesinin yarattığı olgunluğu yüz hatlarınızda taşır ve etrafa verirsiniz. Hayat, derbederlik ve tembellik için çok uzun; fakat hırsla, yağma ve haydutluk yapmaya değmeyecek kadar kısadır.”
İyi Okumalar!