Kitabın daha ilk sayfasında karşılaştığımız “Dışarıdan bakıldığında donuk bir adamım, oysa kafamın içinde düşünceler, hayaller alev alev..” cümlesi bizi nasıl bir anlatının beklediğinin göstergesi sayılabilir.
Kaybolan yaşlı komşusunu aramaya çıkan ana karakterimiz ( anlatıcımız) kendisini rüya ile gerçeğin iç içe geçtiği karanlık bir dünyanın içinde bulur.78 model bir Nova, arabanın içine sinmiş Old Spice kokusu, radyodan gelen müzik, sonrasında güneş gözlüklü kokinalı kadın ile sokakta yapılan dans nedeniyle olsa gerek, başlangıçta “Singing In The Rain “ filmi tadında bir müzikalin içinde hissettim kendimi.
Kitap ilerledikçe, özellikle kahramanımızın üniversitenin dehlizlerinde kaybolması ile birlikte romantik bir müzikalden çıkıp, sanki Gotham şehrinin ürkütücü, tekinsizliğinde buldum kendimi.