“İşittiklerim, gördüklerim, bildiklerim” eseri kadar sürükleyici değil belki ama yine de muhakkak okunması gereken bir eser. Sürükleyiciliğini sürdürememesinin tek sebebi ise kişilerin isim ve soyağaçlarını sıkıcı boyutta ısrarla vermesi. 30 ila 50. sayfalar arasındaki 20 sayfayı çıkarırsanız-özellikle-, yine tadına doyum olmayan müthiş bir Ayaşlı klasiği. Akıcı ve çok hoş bir üslup ile kaleme alınmış. Sokak sokak, karış karış Rumeli’de dolaşıyorsunuz Ayaşlı rehberliğinde. Osmanlı’nın son yıllarını, ilk otomobilin, ilk feribotun hikâyelerini okuyorsunuz. İttihatçılara, Selanik dönmelerine dair bilgiler de kitap içerisinde kendine yer bulmuş. Sivri dilinden ise Nazım Hikmet, Adnan Menderes’in İstanbul’u imar(!) çalışmaları, Halide Edip nasiplerini alıyor. Özellikle Nazım Hikmet hakkında zehir zemberek sözleri var. İttihat ve Terakkicilerin de her yerde okuduğumuz hainliklerinin yanı sıra insanı çileden çıkaran, kahreden uygulamaları da eserin içinde hüzünle size bakıyor. Ve çok kullandığı “Geçelim…” ile o kadar çok paragraf bitiriyor ki(yani bitirmiyor ki), eğer bir anlık da olsa İstanbul hanımefendiliğini bir kenara koymuş olsa, daha ne hainlikler, ne hazin öyküler okumuş olacaktık. Muhakkak okunması gereken bir eser.