Uzun zamandan beri ilk kez bir kitabı okurken satırların altını çizdim. Bu kitap aslında anlatılmaz, okunur. Ama okumaya niyetlenip de kalınlığı yüzünden karar veremeyenler için, karar vermeyi kolaylaştırmaya çalışabilirim. Gerçi hislerimi nasıl yazıya dökebileceğimi bilemiyorum...Herkes Atilla İlhan değil ki...
Kitap son derece kalın ama inanılmayacak kadar akıcı. Serinin herhalde ya ilk kitabı ya da ilklerinden biri, çünkü burada 60 darbesi değil, darbeden önceki dönemden bahsediliyor. Cumhuriyet yönetimine geçmiş ama bunu sindirememiş bir toplumun her kesiminin yaşadığı bunalımı taa yüreğinizde hissediyorsunuz okurken...(Tabii asıl acıtan tarafı, bu durumun hala devam ediyor olması) Kitapta Atatürk'ün sözlerinden alıntılar var. Atilla İlhan'în Mahmud Ersoy'un ağzından söyledikleri var-ve şunu buraya aktarmadan yapamayacağım: "Sanki 1919 hareketi doğrudan doğruya bizi, geçmişimizi olduğu kadar geleceğimizi ilgilendiren; esaslı dayanak noktaları veren bir toplum davranışı değil, çocukluğumuzda dinlediğimiz heyecanlı bir masal...Kimbilir belki bu yüzden, kurtuluş ümitlerimize daima hazır ve yabancı reçeteler arıyoruz" Kitabın yazılışından 50 yıl sonra bu lafın doğruluğunu içimizde hissetmiyor muyuz? Hele bir de kitaptaki son cümle var ki...
Aslında çok yazdım ama yazmadan da duramıyorum. Bu kitabı, özellikle içinde bulunduğumuz dönemde herkes okumalı-sindire sindire. Herkese göre bir şeyler var kitapta. Atilla İlhan aşkı da öyle iyi anlıyor ve anlatıyor ki...Daha çok yazmak istiyorum ama yeter. Okuyun bu kitabı-sonra bir daha okuyun, sonra bir daha...Ve üzülün, neden Mahmud Ersoy gibi adamların sayısı bu kadar az diye...