Dag Solstad'ın tüm romanlarında bir şekilde hayatın anlamının ne olduğunu bilmek isteyen, iyi kötü bir arayış içinde olan ancak bu anlamın ne olduğunu aramak çerçevesinde yeteri kadar çaba gösterip mesai harcamak yerine nihilizm türevinde bir paradigmayı benimseyen ve bu felsefi duruşla paralellik sergileyecek şekilde karamsar ve "öylesine yaşayan", esen her bir rüzgarla birlikte bir oraya, bir buraya savrulan, yaşama dair sağlam ve temellendirilmiş bir referans/ahlak çerçevesi olmayan ana karakterler görüyoruz. Bu da romanın tamamına inanılmaz gerçekçi, özellikle günümüz Batılı toplumların gündelik yaşantısında norm haline gelmeye başlayan, etkileyici ve düşündürücü post-modern bir burukluk katıyor. Dag Solstad'ın romanları, hayatından Tanrıyı çıkarıp atmış "çağdaş" insanın, yaşamında rasyonel dayanakları olan bir anlamı/amacı inşa etmekte başarısız oluşunu şahane bir biçimde resmediyor. Kitap, Solstad'ın diğer romanlarında olduğu gibi inanılmaz akıcı.