Ankara hükümeti Lozan Barış görüşmeleri için üç kişiyi görevlendirir. İsmet İnönü, Rıza Nur ve Hasan Saka.
Rıza Nur’un uslubu malum, kimine küfreder yerin dibine batırır, kimini de över göklere çıkarır ancak yere batırdıkları çoğunluktadır. Bu kitapta Rıza Nur’un Lozan görüşmelerinde yaşadıkları çetin mücadelenin öyküsünü bulabilirsiniz. Kah İsmet İnönüye, kah Hasan Saka’ya çatarak. Bir de müşavirler heyeti vardır Lozan da. Rıza Nur bu müşavirlerin de hakkına düşeni vermiş, hepsini yerden yere vurmuş.
Bazı konuları çok hafife alarak anlatmış. Mesela; “bir gün padişahlığın kaldırılmasına karar verdim ve bu konuda kanun teklifi hazırladım. M.Kemal de bunu görünce aa ne güzel olmuş, şunları da ekle dedi ve ekledim, genel kurula sunarak padişahlığı kaldırdım” diyor. Biraz fazla uçuk ifadeler olduğunu diğer okuyucular da takdir edecektir diye düşünüyorum.
Yunanlılardan savaş tazminatı isteyemezdik, çünkü verecek paraları yoktu, boşa uğraşmış olurduk diyor. Acaba Türkiyenin parası çok mu idi ki Duyunu Umumiye borçları kabul ettiler. Biz de Lozan’ı olduğu gibi kabul etme anlayışı var nedense, halbu ki hataları ve sevapları ile masaya yatırılmalı ve neler olabilirdi neler olamazdı baştan sona bir incelenmesi gerekir. Zafer diye lanse edilen Lozan barışı belki o kadar da zafer değildir. Cevap bekleyen pek çok soru var çünkü.
Kitabın sonunda ise Lozan görüşmelerinin mecliste görüşülmesi hakkındaki meclis tutanakları var. Lozan’ı farklı bir açıdan görebileceğimiz güzel bir eser.