Yaşlı Adam ve Deniz
Yaşlı Adam ve Deniz olarak biliniyor şimdi, zamanında İhtiyar Balıkçı olarak çevrilmiş. Yaşlı bir balıkçımız var, bir de işi öğrettiği bir çocuk. Balıkçı 85 gündür hiçbir şey yakalayamıyor, çocuk kendisiyle ava çıkmak istiyor eski günlerdeki gibi ama başkalarıyla takılıyor artık, işi kapınca daha büyük oynamaya başlamış. Yine de aralarındaki dostluk bozulmamış, çok yakınlar. Çok odunlamasına anlatıyorum tabii, aralarındaki dostluğun derinliğini beyzbol maçı muhabbetlerinden, birlikte yaptıkları şeylerden anlıyorsunuz.
Adam eli boş döndüğü bir avın ardından uzaklara açılmayı düşünüyor, çocuk onunla gelmek istiyor ama izin vermiyor adam, çalıştığı gemide kalmasını söylüyor, açılıyor denize. Asıl olay denize açıldıktan sonra başlıyor.
Diyorlar ki her şey bir sembol. Deniz, balıkçının avlanması, tuttuğu dev balık, saldıran köpek balıkları... Hayat, mücadele, yenilgi... Doğrudur, basit bir avlanma hikâyesinin ardında yaşam var, tam olması gerektiği şekilde. Balıkçımızın aslanlı düşleri, evindeki boş kutular, yalnızlık ve her şeye rağmen yaşamak. Şiir gibi konuştum...
Olay kabaca şu: Dayımız balığa çıktı. Kıyıdan uzaklaşıyor, açılıyor, sabah oluyor, akşam oluyor. Tabii bu arada adamın hayatına dair geri dönüşler, denize dair, yaşamaya dair basit fakat olabildiğince gerçek ayrıntılar... Bir iki küçük av, bu sırada dayımızın ellerini yaralaması. Sonra büyük avın oltaya vurması. Dayımızın bu büyük avla mücadelesi, bir veya iki gün sürüyor. Sabrına ve gücüne rağmen tükenmek üzereyken avına üstünlük kurması, balığı tekneye bağlaması. Sonra köpek balıkları. Kıyıya döndüğünde adam yarı ölü, tuttuğu balığın sadece kafası kalmış.
Özellikle büyük avı yakalarken ve köpek balıklarıyla mücadele ederken korkularına rağmen kendinden emin bir şekilde savaşması çok etkileyici. Ortam şu:
"Okyanus böylesine vahşi ve acıması olurken zavallı kuşlar niye böyle narin ve güzel yaratılmış acaba. Deniz çok güzel, çok merhametlidir. Fakat birden öyle değişiverir, öyle zalimleşir ki; başımızın üstünde fırıl fırıl dönen bu ufacık ötüşleri hüzünlü kuşlar için dayanılmaz olur." (s. 26)
Deniz değişken, hele açık deniz daha fena. Life of Pi'den hatırlayalım. Burada yaşlıyı ayakta tutan şey mücadele üstüne kurulu bir hayatının olması. Günler boyunca tek başına denizde durması, avıyla savaşı hep bu mücadele üstüne kurulu. Adam mücadele etmeden yaşadığını anlayamıyor çünkü. Zafer kazanmadan yaşadığını anlayamıyor, bu yüzden de avsız 85 günün ardından okyanusa açılıyor. Daha büyük bir mücadele, daha derin bir yaşama hazzı.
Doğayla mücadele sırasında anılarına kapılan balıkçının adını da öğreniyoruz: Santiago El Campeon. Gençliğinde öylesine güçlüymüş ki günlerce süren bir bilek güreşi mücadelesinde zebellah gibi bir zenciyi yenmiş, kimse bileğini bükemezmiş. Adam fiziken de sağlam. Yaşlılığına bu sağlamlıktan çok şey kalmış belli ki.
Böyle. Tadı kaçmasın diye onlarca küçük detayı anlatmadım, kısa olmasına rağmen büyük bir roman bu. Doğaya karşı yaşlı bir balıkçı. Mis.
Görüldüğü yerde alınabilir. Pişman olmazsınız.