Toplam yorum: 3.092.427
Bu ayki yorum: 3.028

E-Dergi

KY-1167881 Tarafından Yapılan Yorumlar

12.08.2013

Açıkçası, Amadeu Prado'nun mektupları, romanın kendisinden daha çok ilgimi çekti. Romanın kendisinin sadeliğinin aksine, bu mektuplar çok daha sofistike bir dille yazılmış ve insanı birçok konu hakkında düşünmeye sevk eden metinler.

Romandaki karakterlerin de oldukça başarılı bir şekilde yaratıldığını düşünüyorum. İlgiyi ve merakı üzerlerinde tutmayı başarıyorlar. Yalnız bazı karakterler var ki, doğaüstü güçlere sahipler sanırım. Kitaptaki, Prado'nun öğretmenliğini yapmış rahip, Gregorius'a Prado hakkında öyle uzun ve detaylı anılar anlatıyor ki, 90 küsur yaşında bir adamın, üzerinden yarım asırdan fazla geçtikten sonra anılarının bu kadar canlı kalabildiğine inanmak güç. Prado, yaşamına giren herkesin üzerinde güçlü duygular bırakan kuvvetli bir karakter. Bunu hemen hemen herkesin ağzından dinliyoruz zaten ama, özellikle rahibin sayfalar dolusu anıları, gerçekçiliği yitiriyor. 90 yaşının üzerinde bir adamın, yarım asırdan fazla beraber yaşadığı karısı hakkında bile bu kadar detaylı betimlemeler yapabileciğini, ayaküstü konuştukları alalade diyalogları dahi dün gibi hatırlayabileceğini sanmıyorum. İşte bunlar, romanın sürükleyiciliğine ve inandırıcılığına zarar veren öğeler. Romanın içinde yaşar, kendinizi karakterlerin yerine koyar, sokaklarında yürür, evlerinde kahve içerken, bir anda ayılıyor ve tüm bunların bir insanın kurgusu olduğunu hatırlıyorsunuz. Bir bestseller'dan daha fazlasını da beklememek lazım zaten...
12.08.2013

Sırf Orwell yazdığı için okuduğum kitap, bende İspanya İç Savaşı'nı daha derinlemesine inceleme ve konu hakkında daha çok araştırma yapma isteği uyandırdı. Bu konuyla ilgili çok iyi bir başlangıç kitabı olduğunu düşünüyorum. Faşizme karşı tek yumruk olması gerektiği düşünülebilecek komünistlerin ve anarşistlerin, nasıl da birbirlerinin kuyusunu kazdığını; her savaşta olduğu gibi, bir dava uğruna çarpıştığını zanneden gençlerin, kodaman siyasetçiler tarafından şiddet potansiyelleri kullanılarak, politikacıların çıkarları uğruna -yani bir hiç uğruna- 14-15 yaşında can verdikleri anlatılıyor.

Orwell, savaşın tarafı olmuş hiç kimsenin, yaşananları tarafsız bir dille anlatamayacağını ve kendi yazdıklarının da mutlak doğru olarak kabul görmemesi gerektiği konusunu defalarca kez vurgulamış. Chomsky'nin de dediği gibi, kendini ideolojik denetim sistemlerinden kurtarmış bu adamın, bu "mümkün olduğu kadar" tarafsız tutumu bile tek başına saygıyı hakediyor. Dünyanın hemen hemen her yerinde olduğu gibi, "ulusalcı değilsen yobazsın", "iktidar yanlısı değilsen postal yalayıcısısın", "Ergenekon davasının siyasi bir rövanş olduğunu dile getiriyorsan darbecisin", "başörtüsü bireysel hak ve özgürlüktür diyorsan şeriatçısın", "Atatürkçüysen jakoben bir elitistsin" gibi kodlamaların yapıldığı Türkiye'de de, etiketleyerek kategorize etme sevdalıların okuyup, tarafsız kalmak, objektif olmak, özgür düşünceye kıymet vermek gibi kavramları idrak etmeleri açısından eşine az rastlanır bir yapıt. Hele ki, cephe gibi insanın en ilkel dürtülerini ortaya çıkaran; çevrenizde arkadaşlarınızın öldüğü bir yerde dahi tarafsız bir gözle yaşananları aktarabilmek büyük bir meziyet.

Hem söz konusu dönemi araştırmak isteyen, hem de "fanatizm bağnazlıktır" diye düşünen herkesin okumasını öneririm.
18.01.2013

Ambjörnsen'in anlatımı, yine çok akıcı ve sürükleyici. Karakter tahlilleri ise, bir o kadar ilgi çekici. Yine de eksik bi şeyler var; daha derin olmasını beklediğim kitap, Beyaz Zenciler'in yanında biraz sığ kaldı sanki. Leo'nun bu kadar yüzeysel geçiştirilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Böylesine özgün bir karakter, olay örgüsü içinde daha fazla ve daha etkin bir rol oynamalıydı.

Mutlaka okunmalı ama, Beyaz Zenciler'den önce okunmasını tavsiye ederim; zira, o çıtayı aşamamış.
19.11.2012

Malafa'dan bu yana, Hakan Günday'ın tüm kitaplarını daha satışa çıktığı gün aldım desem yalan olmaz, ama yazarın anlatımı o kadar vurucu ve bir o kadar da etkileyici ki, tam da askere gideceğim dönemde yayımlanan bu kitabı okumayı, bilinçli olarak terhis olana erteledim. Fazlasıyla etkilenirim diye korktum açıkçası. Neticede kitabın yazarı, -resmi olarak dile getirilmese de- "muzır neşriyatla" özdeşleşmişti. Maazallah, zihinsel gelişimim etkilenebilirdi! Askerden döndükten sonra da, ilk işim bu kitabı okumak oldu. O kadar dalga geçtim ama gerçekten de, "iyi ki askere gitmeden önce okumamışım" diye düşünmüştüm. İnsanı içine çeken ve derinden etkileyen bir romandır. Belki de gitmeden önce okumak daha iyidir, bilemedim; zira diğer türlü de, insana kötü anılarını tekrar tekrar yaşattırır. Gece gündüz, "namlu bidona" komutu beyninizde gezer durursunuz. Ezcümle, çok iyi bir yazarın, çok iyi bir kitabıdır "Ziyan". Artık askere gitmeden önce mi, döndükten sonra mı, yoksa üzerinden uzun yıllar geçince mi okuyacağınız size kalmış ama mutlaka okunması gereken ve bence Azil'den sonra okunması gereken, orijinal bir Hakan Günday başyapıtıdır. Tüm kitapları gibi...
16.11.2012

Setteki kitaplar, Ahmet Haşim'e değil, Ahmet Rasim'e ait.