1999 seçimleri ile iktidar ortağı olan MHP ve ülkücü hareket, 3,5 yılda, halktan aldığı yetkiyi, söylemlerine denk şekilde icraata taşıyamadı. 3 Kasım 2002 seçimlerinde barajın altında kalıp bir anlamda krize giren hareketin bir özeleştirisi bu kitap. Hareketten kopanlar, hala içinde olanlar, gönül bağı olup aktif siyaseti bırakanlar, dışarıdan bakanlar duygu ve düşüncelerini açıklamış Ruşen Çakır’a… Kitap; parti ve hareket mensuplarının “Biz nerede yanlış yaptık” sorusunu kendilerine samimiyetle sormaları bakımından oldukça değerli. Aynı zamanda 376 adet tabandan gelen mektuplarda kısaca derlenmiş. Bu anlamda oldukça objektif bir eser ortaya çıkmış ve kitabın isminin cevabını arama samimiyeti de hissedilir derecede kotarılmış. Benim için kitapta röportajı olan kişiler içinde sorunu en iyi özetleyen insan Alper Aksoy diyebilirim. Alper Aksoy temel sorunun lümpenleşme olduğunu şu ifadelerle açıklıyor ve kanımca teşhise nokta koyuyor:
“Bugünkü durum son 20 yıldaki sürecin bir sonucudur. Bu süreç 4 Kasımda da başlamadı. Ana hatlarıyla durum şudur: Son 20 yılda ‘ülkücü yetiştirme’ eylemi terk edilerek bindirme kıtaları için ‘partici tavlama’ gayretleri ön plana çıkmıştır. Ülkü ocakları mankurtlaştırılmış, doğru, yanlış demeden siyaset cambazlarının her şeyini alkışlayan silik şahsiyetli lümpen yığınlara dönüştürülmüştür. Sistemin nimetleriyle tanışanlar ülkücü tavrı terk ederek şahsi hesaplarını öne çıkarmışlardır. Vitrinin bu baş köşelerine ‘ülküsüz ülkücüler’ yerleştirilmiş. Fikirlerin yerine sloganlar, kitapların yerine kasetler, Erol Güngör’ün yerine Sefai tipi ozanlar, Dündar Taşer’in yerine Şefkat Çetinler, Yusuf İmamoğlu imajına Çatlılar, Çakıcılar bağdaş kurdular. Ülkücü hareketin en büyük sancısı işte bu lümpenleşme sürecidir…”
Türk siyasetinde önemli bir yere sahip olan bu hareketin 2009 yılına geldiğimiz şu günlerde bu kitapta yer alan özeleştirilerin gereğini hala yerine getirememesi çok acı.