Toplam yorum: 3.090.136
Bu ayki yorum: 734

E-Dergi

KY-138843 Tarafından Yapılan Yorumlar

22.04.2009

199. sayfaya kadar yazılan her satır çok ilgi çekici… Türkiye’nin istihbarat geçmişini, emekleme döneminden alarak dönemlerin ilgi çekici başlıkları ile bugünlere taşıyan biraz Soner Yalçın kokan Önemli İşler Dairesi… 199. sayfada Refahyol hükümetini yıkmaya yönelik, bir gecede palazlanan ve ekranlarımıza taşınan Aczimendilerin sonunu İstihbaratın hazırladığını okuduğumda kanım donuyor. Bu yıllarda yaşamış bir birey olarak, “irtica” sloganı ile kamuoyunu Fadime Şahin’ler ve Müslüm Gündüzlerle meşgul eden anlayışın arkasında demek ki medya ile istihbarat el ele çalışmış. Ben bu bölümde yazanları okuduğumda bu tespite vardım. Ama Sayın Özdemir kitabında bu utanç verici 28 Şubat sürecine giden senaryonun kahramanlarını kimlerin çıkardığından ziyade kimlerin bitirdiği noktasından hareket etmiş. Bu anlayış bu sayfadan sonra kitabın kafamdaki inandırıcılığını yerle bir etmeye yetti doğrusu. Yine bir resmi söylem gazeteciliği, yine “söylenmeyeni söylüyoruz yazılmayanı yazıyoruz” diyerek perde arkasında sırıtan gerçekleri kamufle eden gazetecilik anlayışı… Yazık! Sırf bu bölüm nedeniyle kitap içerisinde yer alan onlarca başlığa getireceğim hiçbir yorum yok. Yine büyük ümitlerle bu kez farklıdır diye satın alıp okuduğum, ancak M.Ali Birand tedrisatından çıkmış Özdemir’in, Soner Yalçın kopyası bir keyfi derin devlet derlemesi ile karşılaşmanın üzücülüğünü de belirtmek boynumun borcu bir okuyucu olarak.
15.04.2009

Çağrı Kürşat Yüce Türkiye açısından oldukça önemli bir konu hakkında eser hazırlamış. Ancak eseri bitirdiğimde cadı kazanının kaynadığı Orta Asya’daki enerji mücadelesini çok cılız bir kapsamla açıklamaya çalıştığını gördüm yazarın. Bunda bana göre en büyük etken, Yüce’nin konu hakkında yazılmış tüm eserlerden paragraflar alıntılayarak kitabını hazırlamış olması. Yani bir yazarın ele aldığı konu hakkında hazırladığı 400 sayfalık bir eserde okuyucuya yeni ufuklar açacak kayda değer altı çizilecek hiçbir satırının olmaması çok üzücü. Okuma süresince altında numaralandırılarak kaynağın belirtilmediği hemen hemen hiçbir paragraf yok. Bu durum kitabın akışını da etkilemiş. Alıntı yapılan eserlerin geneli de 1995–2005 yılları arasında kaleme alınmış eserler. Özellikle kitabın ilk 50 sayfalık giriş bölümü ilkokul ders kitaplarını andırıyor. “Jeopolitik” ve “Jeostratejik” kelimelerinin tanımını, konu hakkında fikir üreten bir dünya insandan okutuyor size Yüce. Ve çok sıkıcı bir giriş bölümü ile sizi kitaba sokuyor. Orta Doğu ve Kafkaslarda rezerv rakamları ile yine sıkıcı bir gelişme bölümü mevcut eserde. Kitapta ifade edilen enerji mücadelesi hemen herkesin zihninde yer alan şeyler. Farklı ve daha derin detaylar yok. Bu durum bu kadar kapsamlı bir konunun çok cılız işlenmesi ile sonuca ulaşmış benim görüşüme göre. Özetle hoşuma gitmediğini söylemeliyim.
01.04.2009

Uçurtma avcısı dramatik bir hikâye… Emir ve Hasan adlı iki çocuğun Afganistan’daki çocukluk yıllarından başlayıp Emir’in Amerika’ya babasıyla iltica etmesiyle değişen, geçmişe dönük ihanetlerin, korkaklıkların ve yalanların sorgulandığı bir roman. Yazarın Afgan olması ve 80’li yıllarda Amerika’ya sığınması “kendi anılarından bir derleme mi acaba?” sorusunu zihnimde uyandırdı konu hakkında… Özellikle Emir karakterinin Hasan’a karşı ihanetlerini, korkaklıklarını okudukça çok sinirlenip kitabın içine girerek Emir’i tekme tokat dövme isteği duyabilirsiniz. Roman olması bakımından sürükleyicilik konusunda çok başarılı bir eser. Konunun orijinalliği ve gerçeğe yakın duruşu da başarılı olmasında etken kanımca. Konu gerçeğe yakın, zira bugün bile Afganistan halkı benzer çileleri halen çekmekte. Kitap hakkında getireceğim tek eleştiri; Taliban yönetimi ile İslam dini arasında bir bağlantı kurarak sanki sinsice İslamiyet’e taş atmış Khaled Hosseini. Taliban İslamiyeti temsil etmiyor. Şeriat düzenini de uygulamıyor. Zina yapanı çukura gömüp taşlayarak öldürmek bizim dinimizde yer almıyor. Hiçbir aklı başında müslümanda bu insanlık dışı uygulamayı İslam yorumu olarak yutturamaz. Hosseini sanırım Amerika’ya iltica etmesinden dolayı mensubu olduğu ülkenin resmi dinini tam olarak öğrenememiş. İki ana karakterin önderliğinde Afgan halkının dramını anlatan yazar ayrıca ülkeden kaçarak bu zulüm ile mücadele etmeyen kendi gibi Afgan kökenli insanları da eser içinde eleştiriyor. Dramatik, hüzünlü, acı veren bir roman Uçurtma Avcısı…
15.03.2009

Kürtçülük ve ayrılıkçı terör konusunda doğru analiz ve tespitleri bu kadar dobra dobra dile getiren bir siyaset adamına selam olsun. Hasan Celal Güzel ile yapılan bu söyleşiyi okurken, sınırlarımızda oluşturulmaya çalışılan federe Kürt devletinin başımıza ne çoraplar öreceğini daha net göreceksiniz. Hasan Celal Güzel, bugün PKK terörü, siyasi uzantılarının meclise taşınması, Talabani ve Barzani, Kuzey Iraktaki Türkmenlerin dramı gibi sorunların başlıca sebebini 1 Mart tezkeresine bağlıyor. Bu tezkereye hayır demekle burnumuzun dibinde zararı bize dokunacak bir süreçte bertaraf edilmenin yanlışlığını dile getiriyor haklı olarak. Irak’ın toprak bütünlüğünü savunmak ile dünyanın bir ucundan gelip bu bölgeyi işgal eden ABD’nin bölgede gerçekleştirmeye çalıştığı siyasi tehlikelere göz yummanın ahmaklığının altını çiziyor. Tezkere sürecinde MGK ve Silahlı kuvvetlerin suskunluğunu ise “Başörtüsü ve İmam Hatip konusunda sürekli deklarasyon yayınlayıp saatlerce toplantı yapan bir kurum en fazla fikir beyan etmesi gereken konuda suskun kalmıştır” diyor. Hasan Celal Güzel’in tespitlerinin tamamına katılan bir okuyucu olarak hala, Kuzey Irak ve Kürtçülük siyaseti ile ülkeyi bölmeye çalışan oluşumlara seyirci kalınması, Irakta ezilen ve katledilen Türkmenlere karşı hiçbir politikamızın olmaması, Barzani ve Talabani’ye gereken tokadın atılmaması kanıma dokunuyor. Soruları soran Selman Kayabaşı’nı da tebrik etmek gerek. Zira sorular çok net. Cevaplarda bir o kadar net. Herkesin okuması gereken bir eser diye düşünüyorum.
09.03.2009

Tam 185 köşe yazısı… Derin tarih birikimine sahip yazar, hukukçuluğunun verdiği terbiye ile adalet topuzunu yerli yerinde kullanıyor. Ahlak kuralının değişmez amentüsü olan sevgiyi ön planda tutan Hatemi; sevgiye karşı; Irak’ta, Afganistan’da, Filistin’de süregelen namertliğin altını çiziyor. Köşe yazılarının genelinde Ehl-i Beyt sevgisini içinizde hissediyorsunuz. Müslüman alemini aynı hatalara düşmemek adına uyarmaktan yorulmuyor. Dünya canavarının (ABD ve işbirlikçi destekçileri) Irak’tan sonra İran’a saldırmak için en yakın komşusu Türkiye ile ilişkilerini bozmak adına ortaya koyduğu senaryolara dikkat çekiyor. Müslümanları potansiyel terörist gibi gösteren anlayış ve bu senaryolarla bizim bile İran denilince zihnimizde oluşan kara tablonun altını eşeliyor. Aynı oyuna tekrar gelmeyelim diye çırpınıyor. İlahi adalet ve Hak sevgisi ekseninde Müslüman aleminin aklını başına toplamasını istiyor. Türkiye’de İslami bakış açısını kin ve düşmanlıklardan ayıklayarak doğru İslami bakış yönüne çeken ender aydınlardan biri bana kalırsa Hüseyin Hatemi… Hoşgörü ve diyalog anlayışını da “zıt kutuplarda isek kendimizi yormanın alemi yok” mukabilinde havanda su dövmeyi de yerine göre reddediyor. Sanırım bu sebeple artık Abant platformlarına katılmıyor ve çokta iyi yapıyor. Hatemi’nin üslubu bazı okuyuculara ağır gelebilir. Cümle içerisindeki örneklemeleri, parantezleri, tırnakları yer yer sizi yoruyor olsa da kitap bittiğinde üzüleceğinize eminim. Lamure yayınlarının kitap maliyetini arttırmamak adına her köşe yazısı sonunda yeni yazıyı sayfa atlamadan dizgilemesini taktir ettim. Ancak yazı karakteri gerçekten çok göz yoruyor. Bunu da belirtmek gerek…
Son Gezdikleriniz
9. Sınıf Fizik  Soru Bankası (28 Föy)